Asabiyet

İbn-i Haldun'un düşünce sisteminde toplumların ilkellikten uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayan temel toplumsal bağdır.

İbn-i Haldun'a göre asabiyye bağı bir grup içindeki yardımlaşma ve şeref duygusundan gelen ve dış düşmanlarla uğraşma gücü veren bir bağdır. Eğer tüm topluluklar eşit oranda işbirliği yapmış olsalardı böyle farklılıklar olmazdı.

Asabiyye'nin Türleri

İbn Haldun’a göre iki türlü asabiyyet vardır:

  1. Nesep, şecere (soy) Asabiyeti: Kan temelli bu asabiyye bağı bir toplumun devlet kurmasına kadar yeterli olur.
  2. Sebep (mükteseb) Asabiyeti: Devlet kurma aşamasından sonra kan bağı yetmez ve yerine din ve hanedana bağlılık şeklindeki sebep asabiyyeti gelir.

Asabiyet ve Devlet

Toplulukların devlet haline gelebilmeleri ancak asabiyetle mümkündür. Hiçbir toplum asabiyetini oluşturmadan devlet kuramaz, dahası yaşamını bile sürdüremez. Nitekim İbn Haldun Mukaddime’de bunu şu sözleriyle ifade etmektedir: “… devlet, ancak asabiyetin kuvvet ve kudretiyle kurulabilir.”, “… devlet kurmak için gereken kuvvet ve üstünlük ancak asabiyet ile mümkündür”. Asabiyetini kuramayan bir toplum en ufak bir zorlama karşısında dağılmaya, yok olmaya mahkumdur. Bu durum gerçekleştiğinde ise asabiyeti kuvvetli olan bir diğer toplumun boyunduruğu altına girebilir. Bu sonucun meydana gelmemesi için asabiyet olmazsa olmazdır. Kendi yaşama hakkını elde etmenin en önemli gereksinimidir. Devleti oluşturan ana etken olan asabiyet, devletin devamlılığı için de aynı derecede öneme sahiptir. Devleti kuran maddi ve manevi güç, İbn Haldun’a göre, asabiyetin bizzat kendisidir.  Asabiyetin asıl amacı devleti kurmaktır. Devlet kurulduktan sonra ise asabiyetin bozulması kaçınılmaz bir sonuçtur. İbn Haldun’a göre asabiyet er ya da geç bozulur ve hiçbir kuvvet buna engel olamaz.

Asabiyet’in Toplumsal İşlevleri

Devletin Kurulması

Devlet, toplumların can ve mal güvenliğini sağlamadaki ihtiyaçlarını karşılama adına varlığı zaruri olan bir ihtiyaçtır. Toplumun içerisindeki haksızlık yahut saldırılar ancak toplumun genelinde egemen olan düzenleyici ve yönetici bir güç ile bertaraf edilebilir. Bu güç devlettir. Devlet, asabiyet olarak diğerlerine karşı üstün gelen tarafıyla kurulan ve bu gücü devam ettirdiği sürece varlığını koruyabilen bir yapıdır. Asabiyet, devleti devlet yapan en temel unsurdur.

Ülke Savunması

Göçebe toplumlarda akrabalık ilişkilerinden doğan ve birbirlerini koruma ve kollama içgüdüsü asabiyetin genişlemesiyle bir başka yapıya bürünür. Bu yeni yapıda ideoloji daha önemlidir ve soy dayanışması yavaş yavaş yok olmaya yüz tutar. Bu noktada yeni oluşan asabiyet ve ardından oluşan devlet, varlığını sürdürmek için asabiyetini korumak zorundadır. Asabiyeti zayıflayan toplum bir başka asabiyetin ona karşı üstünlük kurmasıyla etkisini kaybeder ve şayet kendisini savunacak gücü bulamazsa yıkılır. Bu süreçten kaçınmanın ve devleti ayakta tutmanın yegane yolu asabiyeti daima güçlü tutmak ve ihtiyaç dahilinde yeni asabiyetler ile desteklemektir.

Başka Kavimlere Karşı Üstünlük

Nesep bağlarının güçlü olduğu toplumlar süreç içerisinde gelişerek bir üst asabiyeti kurduklarında henüz asabiyeti güçlü olmayan yahut asabiyetini ekarte etmeye güç yetirecekleri başka toplumlara karşı mücadeleye girişirler. Bu noktada en belirleyici etmen asabiyetin seviyesidir. Asabiyetini tamamlamamış lakin sayısal yahut teknik açıdan üstün olan toplumlar asabiyetini tamamlamış toplumlara karşı daha güçsüz bir konumdadır. Asabiyetin geçirdiği bu doğal süreçte önce güçlenen ve üstünlük kuran toplum devlete dönüşür. Lakin kaçınılmaz son; asabiyetin zayıflaması, bir başka asabiyetin ortaya çıkması ve devletin yıkılması gerçeğidir.

http://www.marmarailahiyat.com/ibn-haldunun-asabiyet-teorisi/