Paris ve Helen: Truva Savaşı

Efsanevi Truva savaşını anlattım. Keyifli okumalar

Efsanenin konusu olan Troya M.Ö 30. yy ve 20. Yüzyılda ticaretin, kültür ve medeniyetin merkeziydi. Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan kesiminde bulunan kent, M.Ö 13. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir yangın yaşamış ve yok olmuştur. Troya, aynı zamanda Paris ve Helen`in yaşadığı aşka tanıklık eden kentti. Bu aşk Troya kentinin sonunu getirmiştiri. Bir aşk güçlü bir kenti nasıl yok edebilirdi ki?

Efsanenin başladığı Troya da Kral Priamon’un eşi Hekabe, bi gece deşhet bi rüyayla uyanır. Rüyasında karnından ateşler çıkarır ve bu ateş o kadar güçlüdür ki Troya`yı yakıp kül eder. Kraliçe gördüğü rüyayı vakit kaybetmeden kahine anlatır. Kahin Hekabe`nin hamile olduğunu ve doğacak çocuğun Troya`ya büyük bir felaket getireceğini söyler. Çocuğun doğar doğmaz öldürülmesi gerekir. Kral Priamon, kendi oğlunu öldürtmek için asker görevlendirirdi; fakat küçük çocuğu öldürmeye kıyamayan asker onu İda Dağına götürüp bırakır. Bebeği çoban bularak büyütmeye başlar. Bebeğimiz hikayenin ana kahramanı Paris`tir

Antoni Brodowski - Paris in the Phrygian Cap, 1812

Kral soyundan gelen Paris, zamanla serpilmiş, zeki, yakışıklı, güçlü ve cesur bir delikanlı olmuştur. Paris, yaşayacaklarından habersiz büyürken Olimpos Dağında büyük kargaşa yaşanıyordu. Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis’in düğün ziyafetine bütün tanrı ve tanrıçaların davet edilmesine rağmen kavga ve nifak tanrıçası Eris, davet edilmemişti. Ve Eris, davet edilmediği için Olimpos Dağındaki tanrı ve tanrıçalardan intikam alma peşine düşer. Kurnazca bir şekilde “en güzel tanrıçaya” yazdığı altın elmayı ziyafet masasına bırakır. Kısa zamanda herkesin kendisine sahip olduğunu düşündüğü bu elma, tanrıçaların kavga etmesine neden oldu ve böylece Eris amacına ulaşmış olur. Bütün tanrıçaların geri çekilmeye başlamasına rağmen kudret tanrıçası Hera, barış tanrıçası Athena ve aşk tanrıçası Aphrodite elmaya sahip olmak için kavgayı sürdürmeye devam ederler. Çıkan anlaşmazlık Zeus’un huzuruna kadar gider. Kavgadancanı sıkılan Zeus, tanrılara “gidin” dedi. “Irmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya’lı bir prens yaşamaktadır, sizin hanginizin daha güzel olduğuna o karar verecek.”

Tanrıçaları Olimpos’tan uzaklaştıran Zeus, tanrıçaların arasındaki yarışın adil olması için Paris’e teklifi sunmak üzere altın elma ile birlikte haberci tanrı Hermes’i gönderir. Ayrıca Paris, doğru kararı verebilmek için tanrıçaları göründükleri gibi mi değerlendirmelidir yoksa soyunmaları mı gerekir diye sorar. Hermes yarışmanın kuralları şu andan itibaren senin kararın olacak diyerek tüm yetkinin onda olduğunu söyler. Yetkiyi alan Paris tanrıçaların giysilerini çıkarmalarını ister ve gereksiz tartışmaları engellemek için onlarla teker teker görüşeceğini söyler. Paris, hangi tanrıçayı güzel bulursa elmayı ona verecekti. Fakat Tanrıçaların güzelliği karşısında nutku tutulan Paris karar veremez. Tanrıçalar da Paris`i kadim güçleri ile ikna etmeye karar verirler. Hera, kendisine sonsuz kudret vaad etti. Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris, Avrupa ve Asya’nın en güçlü kralı olacaktı; Athena, kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan’la yapılacak savaşta kendisine zafer vaat etti; Afrodit ise ne güç ne de akıl vaad etti. Aphrodite, genç Paris’in ilgisini aşk ve tutkuyla çekti ve ona en güzel kadını vaad eder.

The Judgement of Paris – Peter Paul Rubens (1639) Museu dei Prado, Madrid

Afrodit sözünde durur ve sparta Kralı Menelaos`un güzeller güzeli karısını Paris`e sunar. Paris Helen’i anlatmasını ister. Aphrodit, Helen’in Leda’nın kızı olduğunu; Zeus’un Leda’yı kuğu kılığına girerek döllediği için kızın teninin pamuklar gibi beyaz olduğunu; onun, bir yumurta içerisinde döllenip büyüdüğü için, pek narin yapılı bir dilber olduğunu söyler. Daha küçük bir çocukken bile uğruna bir savaşın çıktığını ve prenslerin onu alabilmek için birbiriyle yarıştığını, şu an ise Agamemnon`un kardeşi Menelaos ile evli olduğunu anlatır. Ancak Helen`nin evli olmasının hiçbir öneminin olmadığını kendisinin bu durumu halledeceğini söyler. Eros’un rehberliğinde Paris’in Sparta’ya gitmesini önerir. Paris Afrodit`vaad ettiği aşk masalına inanır ve elmayı afrodite verir. Önceden beri en güzele merakı olan Paris, Aphrodite’in teklifine kandı ve elmayı Afrodit’e verdi. Paris, Afrodit`ten büyük şehveti ve aşkı; Athena ve Hera’nın da nefretini ve Troya`nın hazin sonunu kazanır.

Helen of Troy, 1863

Güzelliğin ve aşkın peşinden giden Paris, saraya ulaşır ulaşmaz güzel dilber Helen`e aşık olmuştu bile. Sparta’ya ulaşan Paris’i Menelaos dostça karşılar ve dokuz gün boyunca cömertçe ağırlar. Paris getirdiği hediyeleri Helen`e hediye eder ona davranışları ve sözleri güzel kadını etkiler. Paris’e dostluğunu ve misafirperverliğini gösteren Kral Menelaos Girit’teyken genç Paris, Helen’i Troya kentine kaçırır.

Helen and Paris

Helen’in Troya’ya kaçırıldığını öğrenen Menelaos karısını almak için bütün Yunan şehir devletlerinden ordu kurdu. Bu ordunun başında Menelaos’un ağabeyi Agamennon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos Troyalılarla savaşmaya razıydılar. Agamemnon dışında büyük kahraman Akhilleus da bu savaşta yer alır. Tanrılar da kayıtsız kalamaz ve savaşa dahil olurlar. Gittikçe daha da şiddetlenir ve Tanrıların yeryüzündeki savaşı haline gelir. On yıl süren savaşta Apollon, Artemis ve Aphrodite, Troyalıların; Hera ve Athena başta olmak üzere pek çok tanrı ve tanrıça da Akhalar denen Yunanlıların tarafını tutmuştur.

Troya kentinde katliam başlamıştı. Çıkan yangınlardan dolayı dışarı çıkan Troyalılar kılıçtan geçiriliyor ve adeta savaş değil Troya kentine ölüm yağıyordu. Gafil avlanan Troyalılar neye uğradığını şaşırmıştı. Kente alevler hakimdi ve savaş bitmeye yakındı. Yılllar önce Hebeke`nin gördüğü kehanet gerçekleşmişti.

Ayrıca Paris savaşta hiç iyi bir tutum sergilemez. Abisi Hektor gibi değildir. Zayıf korkak ve bencildir. Yaptığı şeyin sorumluluğunu asla almaz. Hektor onu ağır sözlerle azarladığı, Menelaos’la kozunu paylaşmak için teke tek savaşa kışkırttığı halde, Paris her fırsatta kaçma yolunu bulur. Örneğin Akhilleus ve emrindeki Myrmidorların savaş meydanından çekildikten sonra Troyalıların cesaretlenerek saldırıya geçmeleriyle Agamemnon ateşkes imzalamak zorunda kalır. Anlaşmaya göre Paris ve Menelaos`un teke tek dövüşmesi gerekir. Ancak istenilen şekilde sonuçlanmaz. Paris`in yenileceğini anlayan Aphrodite onu bir sis bulutunun içine sararak Troya`ya kaçırır.

Trojan War

Savaş sırasında Akhilleus, Paris’in ağabeyi Hektor’u öldürür, Paris de Apollon’un yönelttiği bir ok ile Akhilleus’u topuğundan yaralayarak ölümüne sebep olur. Troya savaşına daha sonra katılan Philoktetes ise kendisine Herakles tarafından verilmiş Hydra yılanının zehirli kanına batırılmış olan okları kullanarak Paris’i ağır bir şekilde yaralar. Paris Oinone’nin kendisini iyileştirebileceği düşünür. Ancak çok geç kalınmışıtr. Paris`in tutku ve şehvete kapılarak yaptığı bu hata onun sonu oldu.

KAYNAKÇA

https://tr.wikipedia.org/wiki/Truva_Sava%C5%9F%C4%B1