Aşk-ı Memnu'nun Psikolojisi

Aşk-ı Memnu'nun hepimizi peşinden sürükleyen dış dünyasının bir de içine bakalım mı?

Halit Ziya Uşaklıgil, bu eseriyle bize sadece Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ'u bir araya getiren efsanevi bir televizyon dönemi yaşatmadı. Aynı zamanda, psikanalitik edebiyat kuramının en bereketli içeriklerinden birini de vermiş oldu. Ziyagiller, sadece servetleriyle zengin değildi, psikolojik kompleksler bakımından da oldukça zenginlerdi. Peki nedir bu kompleksler? Sizlere en çok dikkatimi çekenlerden bahsedeceğim.

Önceliği, izninizle Nihal Ziyagil'e vermek istiyorum. Nihal'in babasına olan bağlılığı bir kızın babasına olan masum düşkünlüğünden biraz daha ileriydi. Onun bu tutkusu, Elektra Kompleksi'ne bağlı bir hastalıktı aslında. Elektra kompleksi nedir? İsmini, mitolojide annesini öldürten Elektra'dan almış bir komplekstir. Freud'a göre, her çocuk fallik dönemde, 3-6 yaş arası dönem, babasına karşı aşırı bir düşkünlük duymaya başlar Nihal'de gördüğümüz gibi. Bu düşkünlüğün sonucunda ise annesini bir rakip olarak görür. Yani, Nihal'in Bihter'e olan tavrı... Ancak bu, fallik dönemin sonunda sona ermesi gereken bir süreçtir. Sona ermediği takdirde bu normal süreç bir hastalığa dönüşür. Böylece, kızlarda Elektra, erkeklerde ise Oedipus kompleksi adını alır. Nihal, anne figürüne bir düşmanlık duyuyor evet, ama kendi annesinin vefat etmiş olması onu başka bir histeriye sürüklüyor. Nihal'in annesinin ölümünü kabullenememe ve onu geri istemesi, durumun histerikliği göz önüne alındığında Orpheus kompleksine bir örnek olarak kabul edilebiliyor.

Bihter Ziyagil. Bihter ve Nihal'in beklenmedik bir ortak noktaları var: Elektra Kompleksi. Bihter, Nihal'le bu kompleks yüzünden çatışırken, aslında o da Fridevs Hanım ile aynı nedenden ötürü çatışıyor. Bunun dışında Bihter, ismini Hamlet'in bir nehirde intihar etmiş sevgilisinden alan Ophelia Kompleksi'nden de muzdarip olabilir. Ayrıca Ophelia, Bihter'in sadece kompleksine isim vermiyor. Belki de bizlere Bihter'in sonuna dair ufak bir ipucu da veriyordur. Bu kompleks, aslında çoğu kişide olan bir his. Duşun altında uzun süre kalmanın verdiği huzuru düşünün. Kim sevmez ki? Psikologlar bunu anne karnına dönüş olarak anlamlandırmışlar. Haydi, eğri oturup doğru konuşalım, kim istemez anne karnına dönmeyi. Yediğin önünde yemediğin arkanda, dış dünyanın tüm tehlikelerinden uzakta. Huzur buluyoruz da bir sebebi var herhalde. Bu nedenle anlamak zor değil bu kompleksin çıkış noktasını.

Son olarak, Matmazel de Courton... Matmazel'in muzdarip olduğu kompleks, benim kişisel favorilerimden. Doğrusunu söylemek gerekirse kendimde de esintilerini gördüğüm bir şey: Bovarizm. İsmini Gustave Flaubert'in, Madame Bovary kitabından alan bu kompleks kitabın ana karakteri, Emma Bovary'nin kişiliğine paralel olarak kendi hayatının kitaplardaki gibi olacağına inanan ve beklentiye giren kişilere deniyor. Matmazel, okuduğu romantik romanların etkisiyle, evin dul beyi Adnan Bey'e aşık oluyor. Annelerinin emaneti çocuklara, kendi çocukları gibi bakıyor. Romantik roman tiplemelerinde de gerçekten Adnan'ın aşık olması beklenen karakter Matmazel. Ancak bildiğimiz gibi Adnan Bey başka bir kişiyi zevcesi olarak seçiyor. Hastalık derecesinde olmayabilir ama ben de hayatımın izlediğim dizi, film ya da okuduğum romanlardaki gibi olmasını hayal ediyorum. Eminim bunu okuyan çoğu kişi de ediyordur. Bunda kötü hiçbir şey yok. Tabii Matmazel gibi, gerçeklikle yüzleştiğimizde ciddi bir düşüş yaşamadığımız sürece. Hayallerimizin arkasındaki kocaman hayatı es geçmedikçe bu durum gayet sorunsuz oluyor.

Bu komplekslere baktığımızda aslında her şeyin bir denge meselesi olduğunu görüyoruz değil mi? Ne yapmış, romanlarına mı inanıyor. E, ben de. Duşa girince hangimizin annesi ''Haydi, kızım su kıtlığı var su kıtlığı, şırıl şırıl akıttın boşa bütün suları!'' diye en az bir kere bağırmamıştır? Hangimiz, kaybettiği bir yakınını yanında istememiştir? Asıl önemli olan kendimizi arzularımızda kaybetmemek işte. İd ve Super Ego'muzun ahenk içinde gelişimine ne kadar ihtiyacımız var.

Son olarak küçük bir not eklemek istiyorum. Bunu okuyan bir psikolog arkadaşım olursa, lütfen gerçek olmayan karakterlere psikolojik inceleme yapamazsın diye edebiyatçılar ve psikologlar arasında yüzyıllardır süregelen çatışmayı alevlendirmeyelim. Olabilir ekini, kesin tavırlarımdan rahatsız olabilecekler olur diye kullandım zaten. Ben bir çerez edebiyatçı olarak, durmam gereken yeri biliyorum. Bu nedenle aynı saygıyı karşımdan da bekliyorum.

Sevgiler...

Kapak Fotoğrafı: https://www.kitapsepeti.com/urun/detay/kitap/ask-i-memnu/1452488