Avrupa Parlamentosu Seçimleri: Aşırı Sağ Yükselişi

Avrupa Parlamentosu Seçimleri Üzerine Bir Bakış

Bu hafta Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları dünya gündeminde geniş yer buldu. Uzun süredir muhafazakar ve sol merkez partiler arasında gidip gelen seçimler, bu sefer muhafazakar merkezin ağırlık kazanmasına karşın, aşırı sağın oylarını önemli ölçüde artırmasıyla daha çok dikkat çekti. Avrupa Parlamentosu seçimleri, AB üyesi olma yolundaki Türkiye için de büyük önem taşıyordu. Uzun zamandır askıya alınan ve rafa kaldırılan Türkiye'nin üyelik müzakereleri artık daha zorlu bir süreçten geçecek gibi görünüyor. Bu durum, Avrupa ülkelerinde uzun süredir yükselen muhalif seslerin bir yansıması ve ülkelerin politikalarına olan bir tepkinin sonucu olarak ortaya çıktı. Öyle ki, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yaşanan hezimet sonrası Fransa'yı erken seçime götürme kararı aldı.

 Avrupa Birliği, 27 üyesi ve yaklaşık 450 milyonluk nüfusuyla demokrasi, insan hakları ve yaşam haklarına saygı konularında dünya genelinde önemli bir aktördür. Avrupa, bu değerlerin taşıyıcısı olma misyonunu hep sürdürmek istemiştir. Ancak Avrupa Birliği, uzun zamandır içten çatırdıyordu ve aşırı sağ tarafından sıkça eleştiriliyordu. Bu eleştirilerin başında göçmen sorunu geliyordu. Avrupa'da artan göçmen sorunu, bu seçimlerde özellikle genç seçmenler arasında aşırı sağ popülist söylemlerin yayılmasında etkili olmuştur. Avrupa'da oy verme yaşı değişiklik gösterse de Almanya, Belçika ve Avusturya'da 16, Yunanistan'da ise 17 yaştır. Yakın zamanda yapılan bir ankette, Almanya'da 14-29 yaş arası gençlerin AfD'ye olan desteği %22 iken, bu oran 2023'te %12'lerde kalmıştı. Bu durum, diğer Batı Avrupa ülkelerinde de benzerlik göstermektedir. Marine Le Pen, Fransa'da yükselen göçmen sorununu seçim kampanyalarının merkezine koymuştu. Babası Jean-Marie Le Pen'in 'Holokost' ve Nazi eylemlerini savunması nedeniyle aldığı cezalar, Marine Le Pen'in merkezde yer alan bir söylem geliştirmesine ve daha geniş bir seçmen kitlesine ulaşmak için halkla ilişkiler çalışmaları yapmasını zorunlu kıldı. Ancak parti üyeleri arasında sosyal medyada sıkça 'İslam düşmanlığı haktır' gibi ırkçı paylaşımlarda bulunması pek yardımcı olmadı. Avrupa'da aşırı sağın sosyal medya üzerinden, özellikle TikTok'ta popülerlik kazanarak, genç seçmenlere ulaştığı belirtilmek gerekiyor. Fransa'nın Ulusal Birlik AP temsilcisi Patricia Chagnon Financial Times ile yaptığı görüşmede, 'Avrupa'yı istiyoruz, bürokratik, teknokratik, emperyalist yapıyı değil, Brüksel'de kurduklarından farklı türde bir Avrupa istiyoruz' diyerek, neo-liberal politikaların sorunlarına sol bir bakış açısıyla eleştiri getiriyor. Uzun süredir Avrupa'da sol siyasetin, liberal politikaları benimsemesiyle boşalan sistem eleştirisi boşluğunu ve Türkiye'den çok farklı olmayan ekonomik sorunların, yaşam kalitesindeki düşüşün genç nüfus arasında mutsuzluğu artırmasıyla oluşan sisteme olan itirazını, aşırı sağ siyaset dolduruyor. Türkiye'de bazen kısa videolarını gördüğümüz İtalya Başbakanı Meloni için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Peki, yükselen İtalya'nın lideri Meloni göçmen sorununa bir çözüm üretebildi mi? İtalya İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Kuzey Afrika'dan teknelerle gelen göçmen sayısının 2022'de 70 binden 2023 yılında 130 bine yükselmesi hükümetin vaadini yerine getiremediğini işaret ediyor.  Bunun dışında orta yaş ve üstü seçmenler için de tek sorun göçmenler değil; geçtiğimiz senelerde sıkça haberlerini gördüğümüz sarı yelekliler, kemer sıkma politikaları ve tarım politikaları sonrası çok uzun süren eylemlerle, itirazlarla karşılaştılar.

Uzun süredir Avrupa liberal politikaları kırsal kesimi zorlarken, çoğunlukla sanayi, teklonoji, finansal şirketler ve enerji dönüşümü üzerine bir politik hat çizdi. Tarım üzerine AP'dan çıkan kararlar örneğin tarım ilaçlarının kullanımındaki yasaklar, şeker pancarı üretiminin durmasına neden oldu. Bu durum özellikle muhafazakar seçmen üzerinde bir tepki yarattı. Aşırı sağ partilerin Avrupa'da oylarını artırmasında, kırsal kesime yönelik mesajlarının etkisi büyük oldu. Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarının ardından, İkinci Dünya Savaşı'na giden sürecin benzeri bir döneme evrilebileceği gibi bazı kaygılı düşünceler dile getirilmeye başlandı. Çünkü aşırı sağ, gücünü düşmanlar yaratarak ve toplumdaki öfkeyi, kaygıları manipüle ederek yeniden kuruyor. Üstelik, AfD gibi diğer sağ partiler, 1930 Nazi Almanya'sı ile ilgili sosyal medyada aklama paylaşımları yaparken bu şüphe daha da pekişiyor. Yakın dönemde Orban iktidarının ve Trump galibiyetinin açtığı benzer tartışmalar üzerine ünlü düşünür ve dilbilimci Noam Chomsky, Chris Hedges ile yaptığı söyleşide şunları söylüyor: "1920'lere baktığınızda, bugünkünden çok da farklı değildi. İşçi hareketi, Woodrow Wilson’ın baskıcı eylemleriyle ezilmişti. Kızıl Tehlike, Amerikan tarihindeki en kötü baskı dönemiydi. Casusluk Yasası'nı siyasi partileri, Sosyalist Parti'yi, bağımsız düşünceyi, bağımsız medyayı ve işçileri zayıflatmak için kullandılar. Büyük bir eşitsizlik vardı. O zaman öyleydi. Benzer bir dönemde yaşıyoruz. Bahsettiğiniz fenomenlerin birçok farklı nedeni olmasına rağmen, hepsinin altında yatan temel bir etken olduğunu düşünüyorum. Sosyal düzeni yıktığınızda, insanların örgütlenme ve kendilerini koruma imkanlarını yok ettiğinizde, toplumu atomize ettiğinizde, insanlar güvencesiz işlerle yaşamak zorunda kaldığında böyle olur." Seçim sonuçlarına haritada baktığımızda gelir dağılımındaki eşitsizliğin artmasının, ülkelerin şehirlerinde nasıl sonuçlar doğurduğunu görebiliriz. Almanya özelinde baktığımızda, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra ağır yükler altında kalan Doğu Almanya bloğunun sağa yaklaştığı görülüyor.
Dünyada yükselen aşırı sağın neler getireceğini ilerleyen dönemlerde göreceğiz. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları, Türkiye ile ilişkiler açısından büyük değişiklikler getirmeyecektir. Çıkarların ve diplomasinin ortaklaştığı bir dönem sürerken, karşılıklı insan hakları üzerine dış güçlere had bildirme politikası iki taraf tarafından sürdürülecektir. Almanya'da yaşayan Türkler içinse Afd'nin kazandığı özgüven bir takım tartışmalar, dışlanmaları da beraberinde getirebilir.