Avrupa'da Sağın Uyanışı

Avrupa'da değişen politik hava üzerine kısa bir çalışma.

Dünya halkı olarak ilginç yıllardan geçiyoruz. Sınırların kalktığı, uluslararası uçuşların sıradanlaşıp günlük bir olay haline geldiği bir zamana ilk defa tanık oluyor gezegenimiz. Orta Çağ'da yerleşik hayatta yaşamış insanların büyük kısmı bulunduğu köyü ya da şehri terk etmeden ölümüştür. Çünkü neden terk etsin? Eğer savaş yoksa, bir suça karışmamışsa ya da önemli biri tarafından bizzat çağrılmamışsa bir şehir sakininin hayatını kurduğu güvenli ortamdan kalkıp gitmesi pek akıl karı değil.

Günümüzde artık hiç olmadığı kadar risk bağımlısı olduk. Sürekli konfor alanından çıkmak alıştığımız bir hadise olmaktan da öte, bazılarımız için arzu edilen, hayali kurulan yaşam tarzı olarak görüldü. Gurbetçi olmak artık normalleşti. Herkes her yerde. Somalili bir adam Danimarka'da, Sultanbeylili kadın Arjantin'de, Honolululu genç Avustralya'da bir şirkette yazılımcılık yapıyor. Daha ne kadar globalleşebileceğimiz meçhul. Derken...

Değişen Dünya

İçinde bulunduğumuz on yıl, süregelen trendde bazı değişikliklere gebe gibi görünüyor. Avrupa'da net bir şekilde sağ eğilimli partilerin yükselişine şahit oluyoruz. Batı insanı yine rahatsız ve tahammülsüz. Tahammülsüz insanlar tarihte büyük olaylara sebebiyet verirler. Hepsi kötü diyemesek de çoğu olumsuz bir tablo doğurmuştur. Nazileri, Kongo'daki katliamları ve kolonizasyon sürecinde Yeni Dünya'da yapılanları düşünürsek geleceğe umutla bakmak güçleşir. Elbette soykırım ve bir partiye oy vermek aynı şeyler değildir. Bugünkü insanlar sağ partilere oy vererek Avrupa'da Nazizmin yeniden doğuşuna destek vermiyorlar. Ama unutmamak gerekir ki Naziler de Almanya'da gücü insanların verdiği oylar ile elde etti.

Soldan sağa Matteo Salvini - Marcel de Graaff - Janice Atkinson - Harald Vilimsky - Marine Le Pen - Geert Wilders - Gerolf Annemans

Avrupa'da sağcı fikir önderlerinin sayısında hızlı bir artış var. Bu siyasetçiler sadece sesi yükselmeye başlayan bir kesimi temsil etmekle kalmıyor, kimi ülkelerde yönetici konumuna kadar yükselebiliyorlar. Bir diğer önemli konu da Avrupa'nın son derece kenetlenmiş bir yapıya bürünmüş olması. Bu kenetlenme sağ partilerin de bir iletişim içerisinde olmasını kaçınılmaz kılıyor elbette. Rüzgarın bir şekilde Batı'yı saracak bir trende dönüşmesi mümkün görünüyor. Bu durum Doğu'ya daha da kapalı bir Batı meydana getirebilir.

Z Kuşağı

Durumlara tek taraflı yaklaşmak sakıncalı olacağından diğer tarafı da gözden geçirelim. Yeni sağ akımına kapılan insanların çok büyük kısmının geç yetişkinlik ya da yaşlılık çağındaki yerli halk olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal medya ve internetin hüküm sürdüğü tatlı gezegenimizde her tepki bir karşı tepki doğurmakta. Sosyal medyaya daha hakim olan kesim gençler olduğundan ve gençlerin daha büyük bir yüzdesi sağ akımına karşı olduğundan etkileşim konusunda Avrupa solunun sağdan daha önde olduğunu söylemek mümkün. Ancak etkileşim yaratan genç kesimi yönetim kademesinde temsil eden bir oluşum bulunduğunu söylemek güç.