Aylaklık mı, Sanat mı? Flâneurların Dünyasına Yolculuk
Şehrin sokaklarında kaybolurken bir sanatçı gibi gözlem yapmayı hayal ettiniz mi? Flanörlerin dünyasına adım atmaya hazır olun!
Kentin sokaklarında yürürken gördüklerinizi kaydediyor, belirli bir güzergah olmaksızın yürüyor ve bunu yaparken kalabalıklar içerisinde yalnızlık hissi taşıyorsanız eğer, sizde aylak bir kent gezginisiniz.
Paris`te 19. yy `da modern yaşamın gelişmesinin bir yansıması olarak ortaya çıkan Flâneur kavramı, aslen Fransızca kökenli bir terimdir. Flâneur, kentin içinde amaçsıza dolaşan ve etrafındaki insanları inceleyen bir figür olarak tanımlanır. Kent yaşamıyla özdeşleşen koşuşturan insan topluluklarının aksine flâneur, kent yaşamını sakin bir biçimde deneyimler ve süreç boyunca gözlemlerini kaydeder.
Kentin merkezi dışında ıssız yerleri de dolaşarak modern hayatın yansımalarını gözlemleyen flâneur, bu yönüyle kentsel yaşamın mikro sosyolojisini yapar. Toplumsal düzeni sorgulayan ve bu düzenle çatışma halinde olan flâneur, toplumsal normlara karşı sorgulamacı bir bakış açısına sahiptir. Aylaklık hali zamanla kişiyi toplumun dışına itme eğilimi gösterebilir. Toplumda yerleşmiş ve kabul görmüş baskılara karşı durmak için flâneur olma hali, bireyin kendi kimliğini bulma çabası olarak değerlendirilebilir.
Edebi bir figür olarak da karşımıza çıkan flâneur, bu anlamda ilk kez Charles Baudelaire tarafından tanımlanmıştır. Bauldelaire, flâneur`ü modern kent kültürünün bir betimleyicisi olarak görmüştür.
Walter Benjamin ise flâneur`ü, kentsel deneyimi çözümleme yeteneği bağlamında ele almıştır. Benjamin`in "pasajlar" adlı eserinde flâneur: " Kalabalıkların içinde kaybolmuş bir gözlemci " olarak tanımlanır.
Sonuç olarak flâneur kavramı, modern şehir hayatının karmaşasını ve bireyin bu karmaşa içerisinde ki yerini anlamak adına değerli bir perspektif sunar. Flâneur yalnızca bir gezgin değil, aynı zamanda kentsel yaşamın derinliklerini keşfeden bir gözlemci ve sanatçıdır.