Ben Sinefil Değilim Ama... #1 | Mukavemet

Oturdum sizin için Mukavemet'i izledim ve yazdım. İyi seyirler ve keyifli okumalar :)

Ben oturup da saatlerce film izleyip "yönetmen burada şunu demek istemiş, zaten bu yönetmenin de tarzı şudur" vs. sohbetleri yapabilen bir insan (ne kadar onlara özensem de) hiç olmadım. Ama son zamanlarda film izleyesim vardı ve Mukavemet'i de bu aralar çok görmeye başlayınca dedim "Selahattin Paşalı varmış, izleyelim, hem belki oturup filmi bitirebilirsem, hakkında bir şeyler de yazarım." Oturup filmi izledim, yazacak da çok şeyim vardı ama kendi kendime "Ben sinefil de değilim ama..." ile başlayan bir cümle kurmuş bulundum ve dedim ki neden bunu bir seri yapmayayım?

Uzun lafın kısası, haftada 1 kez 1 film izleyip burada yorumlayacağım. Ama lütfen unutmayalım: Ben Sinefil Değilim :)

Biraz Mukavemet'ten bahsedelim.

Film 2022 yılında, İstanbul Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapmış, geçtiğimiz ay ise MUBİ'ye geldi. Oyuncu kadrosunda Selahattin Paşalı ve Ece Çeşmioğlu'nun bulunduğu filmin yönetmeni ise Soner Caner. Tek bir geceyi konu alan filmin çekimi ise tek plan yapılmış. Okuduğuma göre 8 kez deneyip, 6.sında karar kılmışlar.

Filmin konusuna gelirsek; Rahmi ve Ecem, İstanbul'da bir apartmanın bodrum katında yaşayan iki sevgili. Film, Rahmi'nin işten çıkıp eve gidişiyle başlıyor ve işler o gece eve gelen davetsiz bir misafirle sarpa sarıyor.

Eğer filmi izlemeyi düşünüyorsanız öncelikle küçük bir uyarı yapayım; mideniz hassas ise ya da kandan kolay rahatsız olan biriyseniz hiç bulaşmayın derim. Çünkü film çok fazla şiddet içerikli rahatsız edici unsur içeriyor.

Filmi baştan incelemeye başlarsak, Rahmi'nin işten çıkıp kız arkadaşını aradığında "meşgul" yanıtını almasıyla başlıyoruz ve bence daha bu sahneden Rahmi'nin ne kadar kıskanç ve paranoyaklaşmaya ne kadar müsait biri olduğu belli oluyor. Eve vardığında da kız arkadaşıyla aralarındaki iletişimsizlik, bir sorun doğacağını belli ediyor sanki.

*Not: Buradan sonraki kısımlar spoiler içerebilir. Eğer 'filmi hiçbir şey bilmeden izlemek isterim' derseniz son kısma atlamanızı öneririm:)

Baştan sona kadar, ilişkilerindeki bu güvensizlik ve karanlık hava gittikçe artarak hissediliyor. Evde sanki bir çift değil de kapalı iki kutu gibiler. Rahmi ve Ecem, zaten aralarındaki hiçbir sorunu çözemezken ilerleyen saatlerde, belki de bu sorunların ve güvensizliğin doğuş noktası olan kişi, Ecem'in eski erkek arkadaşı, kapıya dayanıyor. Gerilim de, daha birkaç saat önce telefonda annesine "et falan gönderme anne kokar o, pişiremem ben" diyen Rahmi'nin, sevgilisinin eski erkek arkadaşını kapıda görünce gözünü bile kırpmadan öldürüvermesiyle başlıyor.

Filmin tek plan anlatımıyla çekilmiş olması bana filmdeki gerginliği daha çok geçirdi. Film hakkında okuduğum birçok yorumda "hiç gerçekçi değil" denildiğini gördüm ama ben tam aksini düşünüyorum. Filmde anlatılan olay, tam olarak haberlerde gördüğümüz ya da gazetelerin 3. sayfalarında okuduğumuz ve artık maalesef birkaç güne unuttuğumuz türden bir olay. O yüzden gerçekçilikten uzak olmanın aksine, bazı mevcut sorunların perdeye çok iyi yansıtıldığını, hem çok çarpıcı bir şekilde, hem de çok gözümüze sokmadan anlatıldığını düşünüyorum. Özellikle son bölümde, polislerin olay yerindeki davranışları, tam anlamıyla amatörce ve sorumsuz denilebilecek hareketleri çok iyi işlenmişti ve gerçeğe güzel bir göndermeydi.

*Spoilersiz bir okuma için okumaya buradan devam edebilirsiniz.

Filmin başlarında arkadaşıma "çok diken üstünde hissediyorum izlerken" mesajını atmıştım ama sonlara geldiğimde farkettim ki filmin beni diken üstünde hissettirmesine gerek yok, çünkü tam olarak bunun içinde yaşıyoruz ve emanet edildiğimiz kişiler ve ortamlar da yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor.

Başta da dediğim gibi;

ben sinefil değilim ama...film bence gerçekten vurucuydu ve Selahattin Paşalı ile Ece Çeşmioğlu'nun oyunculuğunu ağzım açık izledim.

O yüzden midenize güveniyorsanız MUBİ'ye koşun ve izleyin!