Benim Hikayem
Benim hikayemi dinlemek ister misiniz?
Bu yazıya başlamadan önce başımdan geçen zor olayları hiç tanımadığım sizlerle paylaşabilme cesareti gösterdiğim için kendimle gurur duyuyor ve kendime teşekkür ediyorum.
Benim hikayem 6 Şubat gecesi başladı. Saat 04.17’yi gösterirken bir dakika içinde her şeyimi kaybedip hayatımın büsbütün değişeceğini bilemezdim. 18 yaşında aile evinde sıcak yatağında uyuyan hiçbir kız bunu bilemezdi. O sene hevesle kayıt yaptırdığımız üniversitem ara tatildeydi ve bir kaç haftadır evdeydim. Son hafta ara ara küçük depremler olsa da büyük depremi tahmin edemedik. O gece sallantıya uyanmıştım, uyku sersemiydim ne olduğunu idrak edememiştim, evde sadece annem babam ve ben vardım. Deprem olduğunu farkettiğimde ise anne ve babama kıpırdamayın diye bağırmıştım. Etrafta çok ses vardı bir şeyler düşüyor, kırılıyor ve insanlar bağırıyordu.
Anne babamdan ses alamıyordum, ayağa kalkıp yanlarına gitmeyi akıl edememiştim, öylece yatakta doğrulmuş bir şekilde depremin bitmesini bekliyordum çünkü hep öyle olurdu, depremler olur ve biterdi. Bitmişti zaten ama her zamankinden oldukça farklı bitmişti bu sefer. Büyük bir yıkım sesiyle apartmanın çöktüğünü hatırlıyorum. Defalarca söylenen Sudenaz iyi misin? Sesine uyanmıştım bu ses ev sahibimizin oğlu Ercan abinin sesiydi, aynı zamanda beni ufak sarsıyor, kendime getirmeye çalışıyordu, etrafta yardım edin bağrışlarıyla ayılmaya başlamıştım ama Ercan abinin iyi misin sorularına cevap vermek isteyip konuşamıyordum, adeta sesim çıkmıyordu.
Bir arabaya bindirildiğimi hatırlıyordum. Arabası olan insanlar yaralı olanları hastaneye götürmeye çalışıyordu, bu sırada hala konuşamıyor ve gözümü açamıyordum. Bir gözümden kan akıyor ve çok acıyordu bu yüzden diğer gözümü de açamıyordum. Hatırladığım birkaç şeyden biri havanın çok soğuk olduğundan üşüdüğüm ve hastaneye gidene kadar yaşadıklarımı rüya zannedip ayılmaya çalışmamdı. Keşke öyle olsaydı. Bir kabus görüp sıcak yatağımda uyansaydım ama işler hiç de öyle olmadı. İlk defa hastanede kimlik numaramı sorduklarında konuşabilmiştim ama hala gözümü açamıyordum, etrafta herkes koşuşturuyor ve birbirlerine emir yağdırıyorlardı. Acil servis olduğunu tahmin ettiğim yerde yüzümü sıvı döküp yıkadılar, sonra dikmeye başladılar, acıdan bağırmalarım sonrasında birkaç dakika içinde bitmişti.
Sonrasında Maviş ablamın da yanımda yattığını öğrendim (Maviş ablam Ercan abinin eşi, ismi Maviş değil ama senelerce öyle deriz, öyle kaldı ismi) yanında Ercan abinin çalışma arkadaşı ve oğlu vardı. Onlardan benim yanımda durmalarını istedi çünkü hala anne ve babamdan haber yoktu. Tomografiye gittikten sonra servise aldılar beni, tomografide bir şey çıkmamıştı. Odada Ercan abinin iş arkadaşı ve oğlu hep yanımdaydılar, onlar aracılığıyla İnstagram'dan çoğu kişiyle konuşmuştum, ne konuştuk ilk kimi aradım hala tam hatırlamıyorum sadece abimle konuşmamızı hatırlıyorum (İki kardeşiz İzmir'de tıp okuyor o zaman 22 yaşındaydı). Ona ilk kendisinin nasıl olduğunu sormuştum. Depremin nerede olduğunu bilmiyordum, Maraş merkezliymiş.
O ana kadar Maraş'ı seviyordum, benim için sadece annemle babamın memleketi değildi, yazları kuzenlerimle oynadığım güzel vakit geçirdiğim yerdi (Babam polis olduğu için tayinden dolayı 18 yıldır Osmaniye’de yaşıyorduk). Ama şu an belki de en sevmediğim şehirdi. Hastanede sürekli ağlıyor, annemle babamın iyi olması için yalvarıyordum Allah’a. Bu sırada gözümü açmış ve tuvalete gitmiştim. Aynaya baktığımda yüzümün sol tarafı kaba bir sargıyla sarılmış ,boynumda , yüzümde kan lekeleri ve kopuk saçlarımla perişan haldeydim. Çok geçmeden şiddetli bir deprem sarstı hastaneyi, herkes panik haldeydi. Deprem durunca Maviş ablamın yanına gittim, kaburgasından hasar almıştı, yatıyordu.
Daha sonra Ahmet amcam geldi hastaneye, ailemden birini görmek çok mutlu etmişti, hemen sarıldık, amcam beni bahçeye çıkarmıştı, bahçede otururken en yakın arkadaşım Emine geldi, ağlamaklıydı. Bizim evin önünden geçerken evin yıkıldığını görmüş ve hemen hastaneye gelmişti. Daha sonra çıkış işlemini yaptıktan sonra hastaneden çıkarken bir adam amcama tekrar başın sağolsun dedi. İşte o an başıma gelebilecek en kötü senaryo gerçek olmuştu. Yere yığıldığımı ve bağırdığımı hatırlıyorum, amcam hala inkar etse de bu haberi böyle rezil bir şekilde öğrenmek daha kötüydü. Anladığım kadarıyla annemin vefat ettiği kesin değildi çünkü çıkaramamışlardı enkazdan. Amcamla birlikte bizim evin enkazının oraya gittik, benim görmeyeceğim bir şekilde arabayı park etti. Bu süreçte annemin yaşaması için dualar ediyor, ağlıyordum. Birkaç dakika sonra Ahmet amcam Vedat amcamla birlikte geldiler. Vedat amcam ağlıyordu o an kimsesiz kaldığımı anladım. Vedat amcam ellerimi tutup öperek bundan sonra bana emanetsiniz dedi, bu esnada ikimizde ağlıyorduk.
Emine’yi evine bıraktıktan sonra Maraş’a doğru yol aldık. Abim gelmiş, havaalanındaydı onu alıp Maraş’a gidecektik. Onu aldık annemle babamı hala enkazda zannediyordu, vefat ettiklerini bilmiyordu. Amcamgilin söyleyecek güçte olmadıklarını fark edip ben söyledim. Arabanın önünü yumruklayıp ağladı. Artık ikimiz varız dedi, sarılarak ağlamaya devam ettik. Böylelikle eski hayatımızın son yolculuğu, yeni hayatımızın ilk yolculuğu başladı…