Benim Hikayem 3
Kendi hayatımı yazmaya başladığım benim hikayem serisisinin 3.sünü okumaya var mısınız?
Eldekinin değerini kaybedince anlarsın derlerdi de inanmazdım. Gerçekten de öyle, anne baban olsalar bile kaybettiğin zaman anlıyorsun asıl değerlerini ama bunun sebebi, insan beyninin kaybettiklerinin arkasından iyi anılara tutunmasıdır. Maalesef bizde asıl değerlerini kaybettikten sonra daha iyi anladık. Her zaman uslu, çalışkan çocuklardık, anne ve babamızı gerçek anlamda üzdüğümüzü, yorduğumuzu hatırlamıyorum. Onlarla geçirebileceğim zamanın kısıtlı olduğunu bilseydim onlarla daha güzel vakit geçirip onlara daha iyi evlat olmak isterdim. Ama hayatın cilvesi de burada başlıyor galiba. Bazen hayat vedalara izin vermiyor ve en sevdiklerini sonsuzluğa uğurlamak zorunda kalıyorsun. Hoş, veda edecek imkan verilseydi insan nasıl veda edebilir ki canından bir parçaya. Annemi babamı her şeyimi kaybettikten ve o enkazdan çıktıktan sonra hayat adeta bana ikinci defa yaşa dedi. Evet, yaşamak daha zordu benim için ama eğer o enkazdan çıktıysam ve hala yaşıyorsam bir anlamı olmalı diye düşündüm hep. Belki de yaşama tutunacak bir bahane arıyordum kendi kendime. Eğer erken yaşta yetim ve öksüz kaldıysanız, hata yapma hakkınız olmaz. Çünkü herkesin gözü üstünüzdedir ve en ufak yanlış yapmanızı beklerler. Sonrasında da zaten yetim ve öksüz olduğunuz için ve anne babanızın eli üstünüzde olmadığı gerekçesiyle hatanızı meşrulaştırırlar. Sırf genç ya da insan olduğunuz için yaptığınız hatalarda bile bu diğer insanlar tarafından anne babanızın eksikliğinden kaynaklandığı düşünülecek çünkü bu eksiklik her şeyinizin önüne geçecek. İşte bu yüzden insanı en çok yoran şey sevdiklerinin kaybı değil çevresindeki toksik insanların varlığıdır. Bazı yaralar dertler vardır, geçicidir. Zaman o derdin o yaranın ilacı olur ve iyileşir ama yetim ve öksüzlük ilacı olmayan bir yaradır. Hayatın boyunca bu gerçekle yüzleşmen ve bununla yaşamayı öğrenmen gerekir. Çevremde öksüz yetim insanlardan bu durumun çok zor olduğunu görüyor, anlıyor ve üzülüyordum ama yaşamak başlı başına insanı değişime zorlayan zor bir gerçekmiş. Bu değişim başında sevgiye inanmak geliyor benim için, sevmek ve sevilmek insanı iyileştiren olgunlaştıran en büyük gerçektir. Bu olaydan önce sevginin öneminden haberim yoktu ya da en azından sözde biliyordum. Ne zaman yalnızlık ve kederle tanıştım o zaman sevgi kavramı bu yolculukta en büyük ilacım oldu.