Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
Her kitabı okumanın bence doğru bir zamanı vardır. Evet bu kitap çok bilindik modern klasiklerden birisi ve evet ben de 21 yaşında olmama rağmen bu kitabın kendim için doğru bulduğum zamanda okumak istedim. O zaman şu an mıydı peki? Evet şu andı.
Bilinmezliğin karşı konulmaz cazibesi etrafımızı sararken, üzüntü ve umutsuzluk da bir yandan yakamızı bırakmıyor ve bu bize kesinlikle çekici geliyor. Kadının sürekli olarak kullandığı 'Sen beni asla tanımadın' cümlesiyle içimizde oluşan keşke bir kereliğine de olsa tanısaydı hissi kitap boyunca bizi hiç bırakmıyor.
Bazılarına göre bir aşk, bazılarına göreyse bir saplantı olan bu duyguları son sayfaya kadar yaşıyor, biten mektupla birlikte R. ne hissediyorsa aynılarını hissediyorsunuz. Aynı pişmanlık, aynı merak, aynı hatırlamaya çalışma çabası ve aynı korku.
Ara vermeden, soluksuz okunacak ve her sayfasında bir tane bile boşa yazılmış cümle bulamayacağınız harika bir kitap. Okumak için tereddüt etmeyin. Yalnızca elinize alıp ilk sayfayı çevirin, sonrasını Zweig'e bırakın.
Fakat ben bu kitabı 2 sene önce dahi okusaydım belki gözüme çok romantik bir aşk hikayesi olarak gözükecekti. Ama şu an tamamen saplantılı olmaktan, kendini bu kadar hasta etmekten başka bir durum olarak göremiyorum.
Hatta çok derin psikolojik sorunlara dahi gittiğini düşünüyorum.
Bazı duyguları anlayabilmek için öncesinde nasıl cahil olunması gerekiyorsa bunun tam aksine bu kitabı ve kadının duygularını anlamak için cahillik yerine biraz bilgili olmanın daha doğru kararlar verme konusunda yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
Ve sizlere bir kaç güzel alıntı bırakıyorum.
"Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"
Bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki?
... Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez. Sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.