Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde
İnsanoğlu kendini aşırı ciddiye alıyor. Dünyanın işlediği ilk günah budur. Mağara adamı gülmesini bilseydi tarih çok daha başka olurdu.
Evet bu kitaba başlamadan evvel bayağı bir beklentim vardı ve bunu karşıladığı için mutluyum. Hayal kırıklığına uğratmadı beni ve kitap bittiğinde "Vay bee! İşte budur." dedim kendi kendime. Bilmiyorum böyle bahsedince size fazla mı abartılmış gelecek ama ciddi anlamda muhteşem bir kitaptı.
Aslında eser yazıldığı seneler eleştiri yağmuruna tutulmuş. Ahlaki ve ruhsal çürümenin zehirli kanıtı olarak nitelendirilmiştir. Oscar Wilde'ın "Bir ruhun hikâyesi" diye tanımladığı kitabı, masum ve saf bir gencin adım adım günaha sürüklenmesini, egosuna yenik düşüp ahlak ve karakter savaşını kaybedişini anlatıyor. Kitap ana karakter Dorian ve dostları Basil ve Henry'i anlatıyor.
Basil Hallward ben olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda..." diye bahsediyor. Aynı zamanda bu eser Oscar Wilde'ın tek romanıdır. Ama o kadar güzel bir iş çıkarmış ki 10 kitaba bedeldir benim gözümde.
Edebi yönü ve çevirisi de oldukça başarılıydı bana göre. Kitabı okurken Oscar Wilde'ın ruhunu ve düşüncelerini tüm çıplaklığıyla göreceksiniz. Estetik, din, sanat, güzellik, ego, vicdan, aşk, cinsellik gibi bütün düşüncelerini kitaba aktarmış çünkü.
Kitap klasikler serisinden olduğu için filmi de yapılmış. Fakat o kadar muhteşem bir şekilde zihnimde sahneler oluştu ki filmini izleyip hayal kırıklığına uğrarım diye korktum ve filmini seyretmedim. Yer alan oyunculara baktığımda ise, kitaptaki ana karakter Dorian'ı canlandırmak için seçilen oyuncunun, kitapta bahsedilen betimlemelerden uzak birisi olarak seçildiğini fark ettim. Sanırım biraz da bu sebepten seyretmek istemedim. Çünkü ben zaten filmi zihnimde çektim fazlasına gerek var mı? Bence yok diye düşündüm.
Ve alıntılar.
Ruh ve bedenin uyumu ne kadar önemlidir! Bu ikisini birbirinden ayırıp hoyrat bir gerçeklik ve bomboş bir idealizm yaratmamız ne büyük delilik.
Zaten kadınlar güzellikten pek anlamaz; en azından İyiliksever kadınları anlamaz
Onları hayatının sonuna kadar seveceksin beni ne zamana kadar seveceksin?
Şu dünyada acı çekmek dışında her şey anlayışla karşılayabilirim acı çekmeye anlayabilmem mümkün değildir. Acı çekmek kötüdür, çirkindir, karanlıktır. Çağımızın acı duyduğu sempati de hastalıklı bir şeyler var.
İnsan aşık olduğunda işe önce kendini kandırmakla başlar sonra da başkalarını kandırır. Romantizm denilen şey tam olarak böyle bir şeydir.
Kadınlar yüreğimize Sevgi tohumu ekip bizi sevmeyi öğretir. Karşılığında bizden Sevgi istemekte hakları.