Bir Ankara Günlüğü
Yaşamı Sorgulamak.
Akşam gri taşlı kaldırımları olan iki tarafı tel örgülü yolda beş yüz metre yürüyerek otobüs durağına varıyorum. Şanslı günümdeysem insanlarla kucaklaşmadan üç durak ötedeki evimin durağında kendimi otobüsten dışarı kaçarcasına atıyorum. Evin önünde her şeyi satan küçük bir bakkaldan bozma market var. Eski mahallemizi hatırlatıyor bana. Neden hala değişmemiş diye sorguluyorum ama sesli konuşursam bu da bozulur diye içimden düşünüyorum. Önündeki sebze tezgahından o gün için ne pişireceksem malzemeleri alıp geçiyorum eve. Taze yemek seviyorum. Belki de hayattaki en büyük zevkim budur diye düşünüyorum. Ama çocuklar her sebzeyi, her yemeği yemiyor. Bizim aksimize pek çok konuda seçiciler. Ödediğimiz okul taksitleri herhalde onları zamanla bu kadar seçici hale getirdi diye düşünüyorum. Seçmek mi iyiydi yoksa kabullenmek mi? Aklımda yine o eve varana dek gittiğim yarım saatlik yolda deli sorular.
Kapıyı açmamla tüm o Ankara ayazına inat bir sıcaklık yayılıyor evimden yüzüme doğru. Seviyorum evimi. İçeri adımımı atar atmaz dairedeki tüm o oturmayla geçen güne rağmen evin dar alanında başlıyor bir koşturmaca. Yemekler yapılıyor, yeniyor, masada her gün aynı geçmesine rağmen gülecek bir şeyler bularak sohbetler ediliyor. Herkes odasına çekiliyor belli bir süre sonra. Çocuklar kah ders çalışıyor, kah sanal alemde geziniyor. En sevdiğimiz kanepe köşesi için eşimle gizli bir kapışma yaşıyoruz ama genellikle o kazanıyor. Bir kaç eski dostla telefonun ucunda sohbet ediyoruz. Yine bir gün aynı masanın etrafında buluşmayı hayal ederek. Bazen sorguluyorum hayatı çoğunlukla ise akışına bırakıyorum. Bir bahane bulsak da kaçsak buralardan diyorum. Sonra bahaneye ne gerek var hayatımızın dümeni kendi elimizde değil mi diyorum. Düşünüyorum. Kendi yaşamımın sahibi miyim acaba? En fazla bir saat süren düşüncelerim sonunda uyumaya ve sabah düşüncelerimin tamamını unutup rutinimin içinde kaybolmaya devam ediyorum.
Sadece filozoflara has mıdır yaşamı ve nedenlerini sorgulamak? Sıradan insanlar da sorgulayıp kendi sonuçlarına ulaşamaz mı? Ya da bir kez sorgulamaya başladı mı sıradan olmaktan çıkar mı insan? Sıradanlığın şartı mıdır sorgulamamak?
Günler günleri böyle kovalıyadursun, iklim krizleri, siyasi krizler, eğitim sıkıntıları, küresel dünyanın sorunları bir yana üzerine bir de Ortadoğulu olmak da eklenince aklıma sevdiğim bir eğitmenimin sözü geliyor birden. "Rutin iyidir" Şehriban.