Bir Kurttan Bir Millete: Bozkurt Destanı
Efsanelerle yoğrulan Türk kimliğinin en eski anlatılarından biri: Bozkurt Destanı
Bozkurt Destanı Türk tarihinin en eski ve en bilinen mitolojilerinden biridir. Sadece Türklerin kökenini anlatmakla kalmaz onların bağımsızlığına olan düşkünlüğünü, cesaretini ve yeniden doğuşu temsil eder.
Bir Milletin Küllerinden Doğuşu
Anlatılan destana göre, Orta Asya'nın geniş bozkırlarında büyük bir Türk boyu yaşam sürerdi. Fakat bir gün büyük bir saldırıya uğrar ve bütün halk katledilir. Geriye yalnıca bir çocuk kalmıştır ki bu çocuk felaketin ortasında yeniden doğuşun ve bu olağanüstü efsanenin merkezinde olacaktır.
Dişi Kurttan Gelen Mucizevi Kurtuluş
Yıkımın ortasında kalan kanlar içindeki yaralı çocuk ne yapacağını bilemez halde dağların yamacına kadar sürünerek gider. Destana göre artık dayanma gücü kalmayıp tam ümidini kaybederken gökten inen bir dişi kurt ona ulaşır. Bu mucizevi kurt çocuğu sırtlayıp gözlerden uzak gizemli bir vadiye götürür. Efsaneye göre bu yer kimsenin yaşamadığı ve sadece Tanrı'nın görebildiği bir yerdi ve çocuk orada büyütüldü. Zaman geçtikçe dişi kurt ve çocuk arasında özel bir bağ oluştu ve bu bağdan 10 çocuk dünyaya geldi.
Bu on çocuğun her biri farklı bir erdemin temsilcisiydi: bilgelik, adalet, savaşçılık, sabır, cesaret, bağlılık, öngörü, sadakat, liderlik ve merhamet. Ve zamanla çoğaldılar ve her biri farklı yönlere dağıldı. Efsaneye göre bu on ocuktan biri de Asena' nın soyundan olan Bumin Kağan olarak tarih sahnesine çıktı.
Böylece Türkler için bozkurt figürü yalnızca bir kurt değil aynı zamanda o koruyucu bir ana, yol gösterici bir ruh ve yeniden doğuşun simgesi olmuştur.