Bir Vapur Masalı -1
Babasının gözünden, bir vapur masalı
Heyecanlı mıydım geldiğimde, hayallerim mi vardı? Bilmiyorum. Öylesi uzun zaman oldu ki, unuttuğumu bile hatırlamıyorum artık. Kalabalık mı burası yoksa ben mi duyuyorum bu gürültüyü, ilk defa bağıran değilken.
Yoruldun mu baba dedi benim ufak olan dün, bilmiyorum. Dinlendim mi hiç, oturdum mu bir köşede gülümsedim mi yıllardır bir kişiye bile? Oturdum mu bir köşede telaşsız ve düşünmeden bir kulunu bile bu dünyanın. Tuzakları bu dünyanın tuzakları, kahırları, ruhu, tadı ve tuzu… Hepsi düzmece ve hepsi sakatlar adamı. Adam; olmak için ömrümü verdiğim ve yine de beceremediğim o “olmak” hali. Hay ben o hali!
Dürüst olmak istedim hep, kandırdım tüm sevdiklerimi. Doğru olmak istedim hep, defalarca saptım yolumdan düştüm dipsiz yanlışlara elim gözüm kapalı. İyi olmak istedim hep, aldım elime sopayı ve salladım önüme kim geldiyse en çok da en yakınlarımdakilere. Sevilmek istedim hep, nefret ettirdim ruhumdan parçalar verdiklerimi gözlerinin içine baka isteye. Bir gofret, bir çiçek, bir oyuncak… Esirgediğim bir gülümseme ve aramdaki çizgi sevilmekle. Ve okşasın istedim babam başımı, yakalattım kendimi elimde sigara ağzımda küfür ve hiç de kuytu olmayan köşelerde.
Babayım belki bugün, korkutan çocuklarını gözleriyle.
Kocayım, aynı odada uyuyan her gün kurtulmak için dua eden eşime.
Büyüdüysem de evladıyım birilerinin hiç tanımadığım ve ben kadar tanınmadığım.
Pişmanım bugün hayatımdan, kararlarımdan ve hatalarımdan aslında bakarken yüzüne tüm bu yabancıların. Öldürsem bu niyetle, kurtarır mıyım bir şeyleri ve başlayabilir miyim yeniden çok istersem? Hayır hayır hayır. Ne bir umut ne bir ışık.
Neler düşünüyorum ben aman yarabbi, çocuklarımın ellerinden tutarken öldürdüm kendimi ve ilk defa ağladılar kafamın içinde korktukları için değil sevdikleri için beni.