Birgül Oğuz - İstasyon

Birgül Oğuzun İstasyon novellası: Bir tanıtım

Herşey yakın arkadaşı Nihal’in Deniz’i “istasyon” eve bakması için çağırmasıyla başlar. İstasyon ev bir yok yer, “iyileşme “ yeridir. [1]Konukları ne sabit ne de kalıcıdırlar. Sadece iyileşmeye gelip benliklerinin acılarının dinmesiyle, kendileriyle yüzleşmeleriyle buradan ayrılırlar.

Bir tür iyileşme yeri olarak tasvir edilen “istasyon” ev başkentada da yer almaktadır. Konukları ve romanın kahramlarınım hepsi kadındır.

Romanın kurgusunda Başkent ada da özel bir yere sahiptir. Bir yol, yolculuk yeridir. Uzaklaşmak ve tekrar eve dönmek için var olan bir ara yer. 

Deniz burada- romanın kilit kişilerinden belki de bir tipinden- Arkadaş’la tanışacak Elif’le kendi çocukluğuna geri dönecek ve “iyileşecektir.”

Arkadaş ve Elif romanın anakahramanı Deniz için dönüşüm sağlayan iki farklı karakterdir. Kısaca Arkadaş’ın özelliğine ve Elif’in bu yok yere gelişindeki etkeni incelersek:

Arkadaş:, “ Müşfikti ama korumacı değildi, mağrur köpeğin teki sanmıştım onu , oysa güçlü bir özsaygıyı yorulmuş bir gurunun peşi sıra sürükleyip duruyordu yalnızca. …

Bana göz ucuyla her bakışında aramızaki bağa bir sicim daha eklediğini, çapraz ilmikler attığını , sicimin iki ucunda yalnızca benim mevcudiyetimi değil benimkine bağdaşık kendininkini de yokladığını farkettim O beni görüyordu, ben de onu görebiliyor muydum?”

Yazar burada köpek olduğu gerçeğini değil onun ruh dünyası ve Deniz’le ilişkisini incelemektedir. Deniz, Arkadaş ‘la birlikte burada yazarın daha önce bahsi geçen röportajlardan ödünç aldığımız bakış açısına göre güven, arkadaşlık ve yalnızlık duygularını sorgulamaktadır. 

Romanda psikanaliz, sürrealizm, varoluşçuluk, empresyonizm ,sembolizmin izlerini bulmak mümkündür.

Örneğin; Arkadaş Deniz’in adeta süperegosu, Elif ise egosu gibi yorumlanabilir. Yine Deniz’in roman boyunca -sonu hariç - kasvetli, varlığı sorgulayan, iyimserlik ile karamsarlık arasındaki “kaygı ve umudu birlikte yaşaması” [2]varoluşçuluk nezdinde değerlendirilebilir.

Deniz’in iç dünyasına bakarsak tekrar : “Hiç kimseye karşı hiçbir sorumluluk hissetmediğimin sürekli farkındaydım ve bu, bana hiç kimse tarafından hiçbir sınır konmayacağı anlamına geliyordu. Böylece kendimi yabancılığımın ve dalgınlığımın pelür kağıdına sarıp dilediğimce dokunulmazlaşabiliyordum.”[3]   Burada yazar yine varoluşçuluğu Deniz karakterinde işlediği yorumunu da yapabiliriz belki.  

İstasyonda yer alan “yok yer “kurgusu postmodern edebiyat içerisinde değerlendirilebilir. Postmodernizmin büyük anlatıların çöküşü, metinlerarasılık ve çoğulculuk, heterojenleşme açısından bu türde bir edebiyat olarak açıklanabilir.[4]


[1] https://m.youtube.com/watch?v=MxFra55OKmE (Erişim tarihi:17.10.2021)

[2] M. Varlık (2020) Birgül Oğuz Kaygı ve Umut Birbirine Benziyor, K24

https://t24.com.tr/k24/yazi/birgul-oguz-kaygi-ve-umut-birbirine-cok-benziyor,3078

(17.10.2021)

[3] B. Oğuz (2021).İstasyon. İstanbul : Metis yayınları, s. 20.

[4] https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/EDB106U/ebook/EDB106U-16V1S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf (Erişim tarihi:19.12.2021)