Bizi Bu Sınavlar Mahvetti
Adları değişen ama stresleri hep aynı kalan sınavlar... Sadece 100 küsur sorudan mı ibaretler?
Sınavlar... Adı değişen merkezi sınavlar... Okul sınavları... Başarılı ve başarısız olunan sınavlar...
YKS’ye üç kez girmiş ve TEOG geçmişi de olan bir öğrenci olarak benim gözümden sınavları anlatmak istiyorum.
Bu sancılı ve yıpratıcı sürece TEOG zamanından ele alarak başlamak istiyorum zira ilk kez TEOG’a giren öğrencilerden birisiydim.
Aman Allah’ım nasıl bir şeydi öyle! ‘’Çat’’ diye liseye giriş sınavları değişmişti. Vay efendim, sınav değişti, vay efendim, bütün derslerin soru sayıları aynı gibi yakarışlara ve sızlanmalara hiç mi hiç giremedim çünkü adapte olmak zorundaydım. Yaz ayında başlayan bir dershanem ve eylül ayında gitmeye zorunlu olduğum bir okulum vardı. Yazın sıcak sabahlarında beni iyi bir liseye (!) taşıyacağına inandığım test kitaplarımı sırtlayıp yola düşüyordum.
Bakın, 14 yaşındasınız ergensiniz ve en kötüsü de sınav öğrencisiniz. O sene sınavdan başka hiçbir şey düşünme lüksünüz yok. İmkansız. Aklınızın ucundan bile geçirmeye kalkışmayın. Yasak.
İyi bir lise neydi? Kimdi? Ne demekti? Bu sorulara cevap bulmakla zamanınızı kaybetmeyin, soru çözün. Gezmelermiş, spormuş, doğum günü partileriymiş unutun onları, soru çözün. Hoşlanmalar, dışlanmalar, arkadaş grubuna dahil olmalar, ergenlik sancıları, sakın ha! Soru çözün. Aman diyeyim, bu saydıklarımdan birine aklınız kaysın yandı sınav, yandı. İyi bir liseye gidemeyince iyi bir bir üniversiteye gitmeyi mi düşünüyorsunuz? Ah kıyamam, size ama iyi bir üniversiteye sadece iyi bir liseye gidenler gidebilir. İyi bir üniversite neydi? Yenilir mi? Yutulur mu? Düşünmeyin bunları soru çözün.
Nasıl bir sene ama değil mi? Harika değil mi? Okurken içiniz sıkıldı mı? Biz Z kuşağı olarak geçmiş kuşaklara oranla ‘’sınav stresini’’ daha fazla hissettiğimizi düşünüyorum. Bedenimizi, ruhumuzu tanıyıp keşfedeceğimiz zaman böyle bir dertle uğraştık, uğraşmaya da devam ediyoruz. Bu satırlardaki TEOG size yabancı geldiyse sizi LGS ile tanıştırmayı isterdim ama o sıralarda ben YKS ile uğraşıyordum.
Ah YKS! Vücudumda kızarıklara, saçımda beyazlara, anksiyete krizlerine, üç ayda 6 kilo alıp 6 ayda 8 kilo vermeme neden olan YKS.
Nasıl SBS’den TEOG’a geçiş çat diye olduysa TEOG’DAN YKS’ye geçiş de çat diye oluverdi. Bakın, bu değişen sınav sistemlerine hızlıca adapte olmanız gerekir. Ağladınız, sızlandınız, yandınız, bittiniz mi? Evet, gerçekten bittiniz. Kimse size insani özellikler gösterdiğiniz için insaf etmez çünkü.
‘’Çalışın, çalışın.’’ Hatırladınız mı bu repliği? Avrupa Yakası’ndaki patron gelir ve çalışanlarına bunu söylerdi. İşte bu repliği hep hocalarımızdan duyduk. Derdimiz var mı, yok mu, bir önemi yoktu. Ötekileyip dersimize bakmamınız lazımdı. Ne acı ama! TEOG için bahsettiğim ‘’aklınızdan geçirmeye tenezzül etmemeniz gereken konular’’ YKS için de geçerli. Zaten isteniz de yapamazsınız çünkü bu sefer günün yarısını soru çözmeye ayırıyorsunuz. Evet, evet gününüzün yarısı. Anlayamadınız mı? 12 saat, gününüzün yarısı. Hala anlamadınız mı? Milyon tane soru çözdüğünüz bir 12 saat düşünün, yeni o kadar soru çözüyorsunuz ki artık şıklardan soruyu okumadan anlayabiliyorsunuz. ‘’E bu ezberci eğitim sistemi.’’ demeyin, oraya hiç girmeyelim şimdi.
Diyelim ki başarısız (!) oldunuz, sonuç ne mi? Bir sonraki sene. Tabii, siz öyle ‘’Oh, ne rahat.’’ demeyin, çünkü ‘’çevre baskısına’’ hazır olun. Bu baskı, ötekileştirme ve sizi değersiz hissettirme çabaları öyle ki bunları çoğunlukla üniversite kapısından içeriye adım atmamış kişilerden duyarsınız.
Denginiz olan kim varsa karşılaştırılırsınız, YKS’den aldığınız puan sizin değerinizdir bir yerde. Nitekim, ben bu karşılaştırmalar sonucunda, amcamların evinin altındaki şırdancının oğlunun 25k sıralama yapıp Ankara’yı kazandığını biliyorum.
Ah, unutmadan bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Kitap ücretleri ne kadar pahalı olsa da sizin bir şekilde yeni kitaplar bulup yeni sorular görmeniz gerekir. E siz de, size verilen harçlıklarla artık sinemaya değil kitapçıya gidip test kitabı almanız gerektiğini anlamış olmalısınız.
Bir de sınav anı var, tabii ki. Öyle sağınızda ağlayan kıza, solunuzda burnunu çeken çocuğa odaklanırsanız geçmiş olsun. Matematik sorularını görüp ağlamaya başlamayın sakın, yanarsınız. Kimse sizin sene içerisindeki çabanızı görmez, önemli olan sınav anıdır. Hiçbir tavsiyede bulunamıyorum çünkü üç kez girdiğim YKS’nin üçünde de anksiyete krizi geçirdim. O yüzden, siz lütfen sınavı öcü gibi görmeyin, korkmayın.
Açıkçası ben bu sınavlardan sağ çıktığımızı düşünmüyorum. Kafayı yemediysem aldıysam antidepresanlara borçlu olduğumu düşünüyorum. Nitekim, sınavdan sonra ‘’normal’’ hayatımıza adapte olmakta bir hayli zorluk çekiyoruz. Fakat bizlere sık sık dile getirilmesi gereken bir kaç konudan bahsetmek istiyorum:
Her ne olursa olsun en değerlisi sizsinizdir.
Sağlık her şeyden önemlidir, her şeyden.
Sınavı kazanmak ya da kaybetmek diye bir yoktur. Önemli olan kişinin idealleridir.
Sosyal aktivitelerinizden ve çevrenizden kendinizi soyutlamayın. Bir şeylerden kısmak sizi başarılı yapmaz.
Belki bizlere ‘’Test çözün. Sınavı kazanın.’’ diye diretmeselerdi ve akabinde de felaket senaryoları yazmasalardı, sınava geç kaldığı için sınava alınmayan B.Ç, ekmek bıçağıyla bileklerini kesmeye kalkışmazdı. Belki bize ‘’Önemli olan siz.’’ deselerdi, R.B ilk oturumu kötü geçtiği için ikinci oturuma gireceği okul tuvaletinde meyve bıçağını karnına saplayarak intihara kalkışmazdı. Belki bizlere ‘’Sınav ne bir başlangıç ne bir son.’’ deselerdi, Ö.F.D sınavdan istediği sonucu alamadı diye polis babasının tabancasıyla kendini vurmazdı.