Kaygı ve Öğrenme Arasındaki İlişki

Bu yazımda, hepimizin günlük yaşantısında hissetiği kaygı duygusunun kökenleri ve öğrenme eylemi ile arasındaki ilişkiyi anlatıyorum.

Kaygı günlük hayatımızda neredeyse hepimizin karşı karşıya kaldığı bir duygu durumudur. Sosyal ortamlarda, iş yerinde, okulda ve kimi zaman evimizdeyken bile hissedebiliriz. Peki kaygı nedir ve neden hissederiz ?

Kaygı ; stres yaratan bir olay veya uyaranla karşı karşıya kaldığımızda davranışsal, fiziksel ve zihinsel olarak yaşanan yoğun bir uyarılma durumudur.

Kaygı temelde kişiye rahatsızlık veren olayın kendisinden değil, olayın kişi için taşıdığı anlamdan kaynaklanmaktadır.

Bir diğer ifadeyle kaygının kendisi, karşılaşılan probleme zihin tarafından atfedilen anlam sebebiyle oluşur. Bu durumda zihin kaygının oluşmasında kilit bir noktaya sahiptir.

İlkel beyin olarak adlandırılan "Amigdala" herhangi bir problem veya sorunla karşılaştığında kendini otomatik olarak koruma altına alır ve kendini güvenli alan içinde tutmaya çalışır.

Kendini güvenli alanda tutmaya çalışan "Amigdala" karşılaşılan sorun veya probleme karşı herhangi bir çözüm üretmeye çalışmaz ve bireyin konfor alanında kalmasını sağlar.

Bu sebeple karşılaştığı probleme çözüm üretmemeyi seçen ilkel beyin, bireyin harekete geçmesine müsaade etmez. Sonuç olarak eylemsizlik durumu bireyde kaygı ve yoğun strese sebep olurken aynı zamanda bireyin harekete geçmesini sağlayan pozitif bir rol oynar.

Örneğin ; ödevini yapması gereken bir öğrencinin önce ödevini yapmadığı için kaygılanması ve sonrasında kaygı durumundan kurtulmak için ödevini yapmaya yönelik harekete geçmesi.


Normal düzeyde kaygı doğaldır hatta kimi zaman faydalıdır.

Ancak aşırı (şiddetli) derecede kaygı öğrenmeyi ve hatırlamayı zorlaştırır.


Peki, aşırı kaygıya sebep olan psikolojik faktörler nelerdir ?

1) Mükemmeliyetçilik.

2) Aşırı hırs, zorunluluk.

3) Gelecek ile ilgili kaygılar.

4) Kuruntular.

5) Olumsuz iç konuşmalar.

6) Sürekli başarı ve onay beklentisi.


Kaygı ile baş etmenin yolları nelerdir ?

1) Planlı ve programlı çalışma.

2) Egzersiz ve spor yapma.

3) Dengeli beslenme.

4) Düzenli uyku.

5) Düşünce ve inanç kalıplarını değiştirme.

6) Bir profesyonelden yardım alma.


Kaygının öğrenme üzerinde etkisi olduğu kadar öğrenmenin de kaygının üzerinde oynadığı önemli bir rol vardır. Peki, bu rol nedir ve ne tür faydalar sağlar ?

1) Stresi azaltır.

  • Yeni bir hobi edinmek büyük bir stres giderici olabilir. Normal davranış kalıplarımızdan kurtulmamıza yardımcı olur. Beynimize günlük endişelerin dışında düşüneceği veya odaklanacağı yeni şeyler verir. Bu sadece geçici bir dikkat dağıtıcı olabilir ancak zihnimize ve bedenimize stresli ve kaygı doğuran şeyler dışında düşünmenin mümkün olduğunu gösterir.

2) Hayat kalitenizin artmasını sağlar.

  • Öğrenmek, ihtiyaç duyduğunuzda size bir kaçış, aradığınızda bilgi ve size tatmin edici bir eğlence sağlar. Yeni şeyler öğrenmek kaygı çerçevesinde kendinize çizdiğiniz sınırları aşabileceğinizi ve kaygılarınızı size yenebileceğinizi gösterir. Bu sayede yeni şeyler öğrenmek hem kültürel ve yaşam becerisi olarak donanım kazanmanızı hem de kaygılarınızın hafiflemesini sağlar.

3) Özgüven kazandırır.

  • Yeni bir şey öğrendiğimizde ve öğrendiğimiz şeyi planlı bir şekilde günlük hayatımızda uyguladığımızda kendimizi daha özgüvenli hissederiz.

4) Mental sağlığınızı kuvvetlendirir.

  • Yeni şeyler öğrenmek, yeni hedefler ve görevler edinmemizi ve elde ettiğimiz bilgilerle bu görevleri tamamlayıp yeni hedeflere ulaşmamızı sağlar. Böylelikle ulaşılan hedefler ve tamamlanan görevler insan beyninde pozitif bir etki bırakır ve ruhsal olarak bireyin kendini daha iyi hissetmesini sağlar.

Kısacası, kaygı ve öğrenme arasındaki bu bağıntılı durumu gördüğümüzde günlük hayatımızda hedeflerimize daha kolay ulaşabilir, daha rahat ve sağlıklı bir yaşam sürdürebiliriz.