Black Bird incelemesi
Son zamanlarda izlediğim en iyi diziye gelin birlikte göz atalım!
Size bugün son zamanlarda izlediğim en iyi diziyi anlatmak istiyorum. Ardı ardına yayınlanmaya başlayan diziler arasında adeta parlayan bir cevher gibi ortaya çıkan ve oyunculuk performansı ile zaman zaman Ben ne izliyorum böyle!
duygusunu ortaya çıkaran bir dizi olan Black Bird gerçek hayatta yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor.
Tüm bu olağanüstü performanslara ve çarpıcı olay örgüsüne geçmeden önce dizinin konusunu ele alalım. Larry Hall (Paul Walter Hauser) adlı karakterimiz karşımıza küçüklüğünden beri babası tarafından abusive bir tutum altında büyümüş, doğmadan önce anne karnında kardeşi Greg Hall, Larry'nin plesentasından beslendiği için, Larry kendisini ifade etmekte zorlanan psikolojik dengesizliğe ve düşük IQ seviyesine sahip birisi olarak karşımıza çıkıyor. Babasının mesleği olan mezar kazıcılığına çok küçük yaşlarda atılıyor ve bu durum da kendisini psikolojik olarak oldukça fazla etkiliyor. Ergenlikten yetişkinlik sürecine kadar her zaman karşı cinsin kendisini bir insan olarak görmelerini istediğini fakat gerek konuşma tarzı gerek dış görünüşü sebebiyle hep dışlandığını ve düzgün bir davranışa tanık olamadığından yakınıyor. Karşı cinsle arasında yaşanan en küçük bir konuşmayı bile kendisine karşı bir ilgi içerdiğine yoran Larry, gerek cinsel gerek psikolojik dürtüleri sebebiyle kendisiyle birlikte zaman geçirmek istemeyen kızları zor kullanarak bayıltıp daha sonrasında tecavüz ettikten sonra kendisini kaybederek boğarak veya bıçaklayarak öldürüp cesetlerini önceden gelen mezar kazma tecrübesiyle birlikte oldukça profesyonel olarak gömüyor fakat burada kendisini ele veren ilk durum ile karşılaşıyoruz. Liseye giden bir kız olan Jessica Roach'u yukarıda bahsettiğim şekilde öldürdükten sonra bir buğday tarlasına gömmek üzereyken aynı yoldan gelen başka bir araç yüzünden bunu yapamıyor ve VAN'ına binip hızlıca olay yerinden uzaklaşıyor. Jessica'nın bedeninin bulunmasından sonra olay örgüsü başlıyor, uzun ve tekrarlanan sorgulardan sonra dedektif Brian Miller, Larry'den kısmen zorla alınmış bir itiraf alarak kendisinin hapis cezası almasını sağlıyor fakat bu itiraf Larry'nin avukatı tarafından baskı altında alınmış yalan itiraf olduğunu belirterek mahkeme'ye itiraz ediyor ve bunun sonucunda temyiz mahkemesinde Larry'nin salıverilmesi söz konusu oluyor. İşte buradan sonra bir diğer karakterimiz sahneye çıkıyor.
James Keene(Taron Egerton), lisedeyken parlak bir amerikan futbolu geçmişine sahip fakat son zamanlarda da oldukça başarılı olan bir uyuşturucu taciri olarak önümüze seriliyor. Babası başarılı eski bir polis olan James, babasının borçlarını ödemek ve kendisine lüks bir hayat sunmak için uyuşturucu işine bulaşıyor. Oldukça başarılı bir şekilde ilerlerken en yakın arkadaşlarının birinin kendisini kazıklamasından sonra işleri tepetaklak ilerliyor ve polis baskınında evinde bir çok uyuşturucu, silah ve para bulunarak yakalanıyor. Tüm bu suçlar yüzünden mahkemede kendisine avukatının suçunu kabul etmesinin üzerine sadece 5 yıl ceza alıp aflar sayesinde 2-3 yıla kadar çıkabileceğinin sözü verilerek suçubu kabul etmesi sağlanıyor fakat aldığı ceza şartlı tahliye olmadan 10 yıl. Düşük güvenlikli bir hapishanede ilk 9 ayını geçirdiği sırada babası bir gece sarhoş bir şekilde eve gelip tökezlemesi sonucu evin verandasının merdivenine kafasını vuruyor ve kısmi felç geçiriyor. Bunu üvey annesinden öğrenen James hapishaneden çıkmanın yolunu ararken kendisine FBI tarafından gelen bir teklif cezbedici oluyor. Bu teklif, James'in, Larry'nin ağzından temyiz mahkemesine çıkmadan önce bu zamana kadar öldürüp sakladığı kızların yerlerini öğrenebileceği bir itiraf almasını gerektiriyor. Eğer James bunu başarabilirse 10 yıllık cezasından geriye kalan tüm süre iptal edilerek beraat etmesini sağlıyor. Uzun süre düşündükten sonra James bu teklifi özgürlüğünü geri alabilmek ve hali hazırda kısmi felç olarak ölüm tehlikesi geçiren babasının yanında olabilmek için kabul edip yüksek güvenlikli bir hapishaneye naklediliyor ve Larry'nin hücre komşusu oluyor.
Yüksek güvenlikli Springfield cezaevinde sürekli Larry ile iletişim kurmaya çalışan James her seferinde Larry'nin kayıtsız kalması sebebiyle başarısız oluyor, ta ki, bir televizyon izleme seansında Larry ve arkadaşlarının izlediği bir programı başka bir mahkumun hiç sormadan değiştirmesine ve bunu fırsat gören James'in o mahkumu dövüp Larry ve arkadaşlarını umursadığını göstermesine kadar. Bir gecelik hücre cezasından sonra koğuşuna dönen James, Larry'nin sıcak tavrı ve arkadaşlık isteği ile karşılaşıyor.
Bir takım olaylar ve yaşanmışlıklar sonrası James başarılı bir şekilde Larry'nin güvenini sağlayarak arkadaş oluyor ve kendi ağzından itiraf almak için çalışmalara başlıyor. Larry'i çeşitli düşüncelere sokarak ve laf cambazlığı yaparak ağzından resmi olmayan bir çok itiraf almayı başarıyor fakat hepsinde Larry ya uydurduğunu ya da rüyalarında bu yaptıklarını gördüğünü söyleyerek bu itirafların geçerliliğini belki farkında olmadan belki de farkında olarak kaybettiriyor. Dizimizin son bölümünde Larry, James'in kendisini küçük gördüğünü ve anlattıklarının yalan olduğunu söylemesi üzerine marangozhaneye davet ediyor. Burada bu zamana kadar oyduğu 21 adet kuş figürünü ve Larry'nin önünde duran üzerinde bölge isimleri ve farklı yerlerde noktalar bulunduran haritayı gördükten sonra James, Larry'i itiraf ettireceği noktaya götürüyor ve aslında o kuşların, öldürdüğü kızların mezarını gözetleyen bekçiler olduğunu ve önünde duran haritadaki noktaların da cesetlerin bulundukları yerler olduğunu öğreniyor. Son öğrendiklerinden sonra artık bu duruma ve psikolojik baskıya daha fazla dayanamayan James, Larry'nin üzerine suçlayıcı ve sinirli bir şekilde yürüdükten sonra aslında bir snitch olduğunu açığa çıkarıyor. Dizinin ilerleyen sahnelerinde ise Jimmy'nin anlaştığı psikiyatr ve FBI ajanı ile konuşarak cinayeti itiraf ettirdiğini ve verdiği bir takım bilgiler sonrasında tekrardan mahkemeye çıkarak beraat ettiğini görüyoruz. Larry ise temyiz mahkemesine çıktıktan sonra işlediği suçlar sebebiyle temyizi geri çevrilerek cezasını çekmesine karar veriliyor.
Yazımın bu kısmında Larry Hall'ı canlandıran Paul Walter Hauser'dan (yukarıda) ve James Keene'i hayata geçiren Taron Egerton'dan (aşağıda) bahsetmek istiyorum.
Black Bird'ün son zamanlarda izlediğim en iyi dizi olmasının en büyük sebebi ne dizinin gerçek bir olaydan esinlenmesi, ne hikayesi, ne de çekim teknikleri ve kurgusu. Bu dizinin bu denli müthiş olmasının yegâne sebebi yukarıda bahsettiğim oyuncuların mükemmel bir görsel şölen yaşatması. Her iki karakterin de içerisinde bulundukları ruh hallerini gerek mimikleri gerek davranışları ile bize yansıtmaları son zamanlarda karşılaştığım bütün oyunculukların üstünde. Hatta daha ileriye gitmem gerekirse Larry Hall karakteri bu zamana kadar gelmiş geçmiş izlediğim en iyi psikopat performansı. James Keene karakteri ise içinde bulunduğu zorlu durumu bize en iyi şekilde yansıtan karakterler arasında kesinlikle ilk 3'e girer.
Eğer son zamanlarda izleyecek güzel bir dizi arıyorsanız Black Bird'i şiddetle tavsiye ederim ve bu oyuncuların bir sonraki ödül töreni içeren etkinlikte en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı oyuncu ödüllerine aday gösterilip kazanacaklarından eminim. Sizin de bu diziyi benim kadar keyifle izleyeceğinizden eminim. Keyifli seyirler!