Bu Kalp Seni Unutur Mu?
Yıllar geçse de üstünden...
"Bu Kalp Seni Unutur Mu?" birçok sinema filmine, TV dizisine, kitaba da konu olan 1980 askerî darbesini sol bakış açısıyla değerlendiren bir dizi. Bir yandan kadına şiddeti bir yandan Diyarbakır Cezaevi ve Metris başta olmak üzere cezaevlerindeki işkenceleri anlatan bu dizi, 2009 yılında televizon dizisi olarak hazırlandı. O dönem hatrısayılır bir kitleye ulaştı ama ekonomik nedenler gerekçe gösterilerek 17. bölümde yayından kaldırıldı. Hatırla Sevgili dizisinin devamı niteliğinde görülerek hazırlanan bu dizi neden hafızalara bu kadar kazındı gelin beraber bakalım.
Ana karakter Cemile'nin (Melis Birkan) anlatımıyla geriye dönüşlerle ilerleyen bir hikâyesi var. Cemile 1980 darbesinden hemen önce gençlik aşkı Yalçın (Tansel Öngel) ile evlenmiş apolitik bir kadın. Kız kardeşi Yıldız (Berrak Tüzünataç) ablasının aksine koyu şekilde sol görüşe ve protest yapıya sahip bir kadın. Eşi Hüseyin (Bülent Alkış) ile aynı örgüte mensuplar ve bu yüzden yakalanmamak için kâğıt üzerinde boşanmışlar.
Darbe sonrası Yıldız arkadaşlarına uğradığı bir akşam tutuklanıyor, işkence görüyor. Babası sol görüşlü bir adam ve annesi Semiha'dan (Hale Soygazi) ayrılıp yurtdışına yerleşmiş. Annesi başka biriyle evlenmiş, üvey babaları Haldun (Salih Güney) iktidara yakın ve suya sabuna dokunmaktan nefret eden bir adam ve Yıldız tutuklandığında işkence gördüğüne inanmıyor. Aynı o dönem halk arasında işkence haberlerinin dedikodu sayılması gibi.
Önemli diğer bir karakter ise Sinan (Bülent İnal). O da Yıldız gibi sol örgüt mensubu, bu yüzden aranıyor. Bir akşam Cemile ile ortak arkadaşları Engin'in evinde saklanırken Cemile'yle tanışıyorlar. Cemile o akşam eşiyle siyasi sebeplerden bir tartışma yaşıyor ve Yalçın ona vuruyor. Cemile de evi terk edip arkadaşlarıyla ortak kullandıkları eve gidiyor. Sinan'la burada karşılaşıyorlar ve sokağa çıkma yasağı başladığı için evden çıkamıyor geceyi beraber geçiriyorlar. Eşinin kardeşinin başına gelenlere inanmaması, yapılan işkencelere rağmen katı ve apolitik yapısını sürdürmesi Cemile'yi sarsıyor. Yeni tanıdığı Sinan ise ona babasını hatırlatıyor. Önce gizli bir arkadaşlık kuruyorlar sonra Sinan yakalanıp Diyarbakır Cezaevine düşüyor. Hikâye burada başlıyor.
Diyarbakır Cezaevi şartlarını tüm çıplaklığı ile seyirciye sunan bu diziyi izlerken bazen görmek duymak istemeyeceksiniz çünkü sinirleriniz bozulacak. Hem psikolojik hem fiziksel işkenceye ek olarak korkunç cezaevi koşulları kanınızı donduracak. İzleyecek olanların kendi yorumlarını yapabilmeleri adına bu kısma çok değinmek istemiyorum.
Ben bu diziyi Hatırla Sevgili dizisinin hemen ardından izlemiştim. Oyuncu kadrosundaki benzerlikler, karakterlerin benzerliğiyle olaylar kafamda daha iyi oturmuştu bu sayede. Bu dizide de Hatırla Sevgili'de olduğu gibi hem sağdan hem soldan anlatılmaya çalışılsa bile sol bakış açısı hâkim ve bunu tüm dizi boyunca hissediyorsunuz.
Dizideki önemli bulduğum dönemlerden biri Sinan'ın Diyarbakır Cezaevi'nden tahliye olduktan sonra dışardaki hayata adapte olma sürecinde yaşadığı zorluklar olmuştu. Çünkü cezaevinde insan olduğu unutturulmuş, sistematik işkenceye maruz kalmış bir bireyin kendini toplumdan ne kadar soyutlanmış hissettiğini ve "normal" bir insan olabilmek için kendiyle verdiği mücadeleyi çok güzel aktarmışlar dizide. Bu süreçte Sinan'ın Cemile ile olan yakınlaşması ve sonraki ilişkilerini de izliyoruz ama ben bu dizinin daha çok siyasi kısmını incelediğim için bu aşkı izlemeyi ve yorumlamayı sizlere bıraktım.
Bence bu dizi yazılmalı, konuşulmalı ama önce kesinlikle izlenmeli. Yazımı bitirirken bu ülkenin bir daha böyle kara günler görmemesini dilerim. Kerim ve Kürşad gibi siyasi görüşleri yüzünden ayrışan ne kadar kardeş varsa barışmaları umuduyla.