Çalıkuşu Kitabı Üzerine
Sevmek bazen yaralayıcı olur
Reşat Nuri Güntekin tarafından yazılmış ve 1922 yılında yayımlanmış bir eserdir. Yayımlanmadan önce, henüz daha gazetede tefrika edildiği dönem de bile oldukça fazla insana dokunmuş bir kitaptır. Yıllar içerisinde popüllerliğini hiç kaybetmez bu sebeple, televizyonlara ve beyaz perdeye de yansır.
Ana karakterimiz Feride çok küçük yaşta önce annesini, kısa bir süre sonra da babasını kaybetmiştir. Annesi öldükten sonra, babası asker olduğu için Feride'yi teyzesi Besime'ye emanet bırakmıştır, fakat kızının okumasını ve meslek sahibi olmasını istediği için Fransız yatılı okuluna yazdırmıştır. Yaşadığı bu kayıplar sonrası Feride'nin, zaten çocukluğundan beri içinde olan hırçınlığı ve asiliği artmıştır, okulunda da rahat durmamış, arkadaşlarına ve öğretmenlerine çektirmiştir. Besime Teyze'nin sarışın, mavi gözlü bir oğlu vardır.Bu oğlanın adı Kamuran'dır. Kamuran yakışıklı,zeki ve dikkat çekicidir. Feride'nin de ilgisini çekmektedir.Gel zaman, gir zaman Kamuran ve Feride birbirlerine sevdalanırlar, fakat Feride bunu yansıtmak istemez bir süre duygularını herkesten gizler.Fakat sevdaya bu işte sakladıkça ağır gelir insanın yüreğine Feride içinde ki bu duyguyla ne yapacağını bilemez ve dert ortağı diğer teyzesinin kızına anlatır. Bu böyle bir süre devam eder, en sonunda ikisi arasındaki durumu ailde fark ederek onları evlendirmeye karar verirler. Feride'nin okulu biter evlenecekleri vakit Feride, iş için başka bir ülkeye giden Kamran'ın onu aldattığını ve aldattığı kadının hamile olduğunu öğrenir. Bu haber sonrası kimseye söylemeden, mektup yazarak evi terkeder ve Anadolu'da öğretmenlik yapamaya çalışır. Sonrasında ise başına türlü, türlü olaylar gelir.
Reşat Nuri, bence bu eserinde toplumun kendisini Feride aracılığı dış bir gözle anlatmıştır. Nasıl mı? Feride'nin yaşadığı durum (evi terk ettikten sonra) Anadolu'da öğretmen olmak için verdiği çaba, topluma karşı tutulmuş bir ayna gibidir. Her açıdan nitelikli olsan ve her türlü şartı kabul etsen dahi, insanların işini düzgün ve adil yapmaması sonucu sürecin oldukça zor ve yıpratıcı olduğunu gösterir. Binbir güçlükle Anadolu'ya giden Feride'nin gözünden Anadolu'nun "sözde medeniyetten" İstanbul'dan, İstanbul'da yaşanan gelişmelerden ne kadar uzakta olduğunu, pozitif bilimlerden bir haber şekilde yaşadıklarını, tek gerçeğin din adamlarının söyledikleri olarak gören oldukça, düşkün ve yorgun olan Anadolu'yu ve Anadolu insanını anlatmıştır.
Bu kitapta, beni en derinden etkileyen kısım:Feride'nin bir öğretmen ya da sadece bir insan olarak görünmesinden çok, onun güzel, bekar ve İstanbul'dan gelen bir kadın olarak görülmesidir. Feride'nin dikkat çekmesinin tek yanının kadın oluyor olması beni çok derinden etkiledi. Feride oldukça nitelikli, şefkatli,yenilikçi ve çok güçlü, kendi başına ayakları üzeride duran, başarılı bir insan olmasına rağmen gittiği üst dereceli memurlar bile, onun bekar bir kadın olmasıyla ilgilenmesi ya da öğretmenlik yaptığı köylerde, adının çıkması bir toplumun kadınını koyduğu yeri gösterir. Kadın olmak tarihin her döneminde oldukça zordur. Kadın olmak, yaşadığın ülkedeki adaletsizliklere, tacizlere, ve daha nicesine maruz kalmak demektir. Kadın olmak, insan olarak görülmekten çok, cinsel bir obje olarak görülmektir ve yine kadın olmak bir erkeğin himayesinde yaşamak olarak görülmektedir. Oysa kadın olmak bu saydıklarımın hepsinin tersidir, kadın olamak cinsel bir obje olmak değildir, kadın olmak güçlü olmaktır. Kadın olmak kendi ayakları üzerinde duran prenses ve kraliçeler olmaktır, kadın olmak sokakta özgürçe yürüyebilmek demektir. Bu kitabın yazıldığı dönemden, şuan yaşadığımız döneme kadar bir arpa boyu yol alamamak, teknolojide çağ atlanmasına rağmen, okur yazar oranımızın artmasına rağmen, ülkede yüzlerce üniversite mezunu olmasına rağmen, bu kitabın yazıldığı dönemdeki zihniyetten çıkamamak, beni bir kadın olarak üzüyor ve korkutuyor. Bu düzenin değişmesi umudu ile.