Çeviri Tarihinin Yazımı ve Hayatımızdaki Değeri
Çeviri tarihinin hayatımızdaki yeri hakkında birtakım düşünceler.
Tarih yazımının hayatın her alanında önem ve değeri yadsınamaz, ancak bir de tüm bu alanları etkisi altına alan ve değiştirip geliştiren bir ihtisas vardır. Çeviri tarihi adını alan bu ihtisas toplum ve medeniyetlere zamanla tesirini göstermiştir. Çeviri tarihi, çeviri alanında meydana gelen veya etkin bir şekilde engellenen değişimleri ifade eder (Pym Anthony, 2014) ve geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan bir köprü görevi görür. Toplum ve medeniyetleri bugüne dek tahavvül eden birçok husus, çeviri tarihi ile açıklanabilir.
Günümüzde çeviriye başlamak isteyen bir kişi aldığı eğitime de bağlı olarak iki yoldan birini izler: Çeviri tarihi ve kuramını öğrendikten sonra çeviri eylemine giriş yapmak veya bu eğitimi yok sayarak çeviriye başlamak. Bu iki yolu ayrı ayrı takip ederek çeviriye başlamış iki kişinin, yaptığı çeviriye bakış açısı ve yaklaşımı birçok konuda ters düşecektir. Çevirisinin altında yatan tarihi iyice öğrenmeden işe başlayan bir çevirmen, metnini tam manasıyla kavrayamaz, onu sadece bir nesne olarak görmeye eğilimli olur. Çevirinin yayınlanmasına varan yolda ise okuyucu bu kopukluğu fark eder, kaynak metin veya hedef metinle etkili bir iletişim halinde olamaz. Bu sebeplerden dolayı bir çevirmenin ilk ve asli görevi çevirisini aktarmadan önce onu bir okuyucu misali idrak etmektir. Buna giden yol da çeviri tarihini okuyup anlamaktan geçer.
Doğru çevirinin (ki burada söz konusu doğru, izafidir) ilk çağlardan başlayarak toplumlara olan etkisi oldukça büyüktür. Bakıldığında birbirlerine etnik ya da coğrafi konum dolayısıyla yakın olmayan toplumların bugüne dek hangi yolla ilim ve kavrayış alışverişi yapabildiği (Wakabayashi Judy, 2009) sorusunun cevabı da çeviride yatar. Buna bir örnek olarak Bağdat’ta 8. ve 11. yüzyıllar arasında Eski Yunanca ve Sanskritçe'den Arapça'ya yapılan çeviriler verilebilir. Bu uygarlık, yapılan çeviriler sayesinde yeşermiş, Araplar üzerinden İber Yarımadasına taşınmıştır. Yarımadanın İspanyollar tarafından tekrar fethi ile de bu birikim 11. ve 13. yüzyıllar arasında Toledo kentinde yapılan çeviriler ile (Arapça'dan Latince'ye ve oradan da yerel dillere) yeni kurulan üniversiteler aracılığıyla tüm Avrupa’ya yayılımını gerçekleştirmiştir (Karaca Zuhal, 2009).
Yüzyıllar boyunca farklı toplumların yazarları çeviri yoluyla birbirinin çevirisini okuyup etkilenmiş, yeni eserler üretmiştir. Üretilen bu yeni eserler de toplumların birbiriyle yakınlık kurmasında büyük rol oynamıştır. Buna bir örnek olarak, Batı’nın kendine ait atmosfer ve problemlerinin sonucu olarak ortaya atılan Varoluşçuluğun Türkiyede 1940’larda tanınmaya başlaması verilebilir. Bu tanınma sürecini Milli Eğitim Bakanlığının Tercüme dergisinde Jean-Paul Sartre’nin “Existentialisme Bir Hümanizmadır” adlı yazının yayınlanması hızlandırmıştır. Hilmi Ziya Ülken de özellikle 1 Ağustos 1946 tarihli İstanbul dergisindeki “Existentialisme’in Kökleri” adlı yazısı ile, (Fikri Gül, 2014) başlayan akımın ülke çapında tanınmasına vesile olmuştur. Varoluşçu felsefenin o ana kadar çok az tanındığının bir kanıtı, Ülken’in bu dergideki yazılarından biridir: “Son zamanlarda Fransa’da Existentialisme adında yeni bir cereyan başladı. Cereyanın üzerinde durulmaya değer mahiyette olup olmadığı hakkındaki düşüncelerimizi sonraya bırakarak şimdilik okurlarımıza da bu cereyanın temsilcisi sayılan Jean-Paul Sartre’nin Les Temps Moderns’in birinci ve ikinci sayısında çıkan izahlarının da bir hülasasını veriyoruz.’’ (Kurt Mustafa, 2009)
Türkiyede çevirinin dışavurumu olarak Tanzimat Dönemi de örnek gösterilebilir. Ali Budak tarafından yazılan Batılılaşma ve Türk Edebiyatı isimli eserin ilk cümlesi şudur: “Son yüz elli yıldan bu yana Batılılaşma hadisesi, çeşitli adlar altında ve farklı boyutlarıyla Türk aydınının gündeminden düşmemiş, bu bakımdan hiçbir nesil de Batılılaşma münakaşalarına yabancı kalmamıştır.” (Ali Budak, 2008) Bu alıntıda da açıkça belirtildiği üzere uzun yıllar boyunca Batılılaşma, Türkiyede varlığını çeviri yoluyla korumuş ve yayılımını sürdürmüştür, bu yayılımın bir sonucu olarak da Tanzimat Dönemi ortaya çıkmıştır. Türkiyenin 21. yüzyıldaki durumu incelendiğinde 19. yüzyılda başlayan bu dönem göz önüne alınmalı ve sebepleri çeviri tarihi yoluyla incelenmelidir.
Çeviri tarihinin önemi bu yazıda verilen örneklerden çok daha fazlasını ifade eder ve kapsar. Her toplumun bir çeviri tarihi vardır ve bu tarih onları bir ayna misali yansıtır. Tüm akımların ve felsefelerin yanında çeviri tarihi, bize bir dilin bugüne gelene kadar çeviriden nasıl etkilenip değiştiğini de açıkça gösterir. Çeviri yoluyla dillere giren yeni kelime ve ifadeler dillerin kelime dağarcıklarını geliştirir, bir dile eklenen her yeni kelime ise toplumunun idrakini biraz daha arttırarak gelişiminde yardımcı olur.
Sonuç olarak çeviri tarihi; geçmişimiz, geleceğimiz ve şu anımız için büyük önem taşır. Dışarıdan bakıldığında birbirinden bağımsız ve pasif gözüken toplumlar çeviri sayesinde manevi bağlar kurabilmiş, iletişimde kalabilmiştir. Bu iletişim günümüzde halen Çeviribilim öğrencileri ve profesörleri tarafından araştırılmaya devam eder. Çeviri eğitimi almakta olan kişiler çeviri tarihi yazımını öğrendikten sonra adeta soyut bir kademe atlar ve çeviriye bambaşka bir gözle bakmaya başlar. Bu da kariyerlerine başlayan yolda onlara oldukça isabetli bir güzergâh sağlar. Hayatın her alanında tarih, geleceğe bakış açısından kayda değerdir. Çeviri tarihi ise tüm bu alanları kapsayıp birbirine bağlayan bir halat görevi üstlenir ve araştırılıp öğrenilmesi gerekir.
KAYNAKÇA
Pym, Anthony. Method in translation history. Routledge, 2014.
WAKABAYASHI, JUDY. "REFLECTIONS ON THEORY-DRIVEN AND CASE- ORIENTED APPROACHES TO COMPARATIVE TRANSLATION HISTORIOGRAPHY JUDY WAKABAYASHI, KENT STATE UNIVERSITY." Across Boundaries: International Perspectives on Translation Studies (2009): 8.
Karaca, Zuhal. Turgay Kurultay’a Bir Armağan: Çeviribilimden Kesitler, İstanbul: Multilingual Yayınevi(2009): 287-292
Eruz, Sakine. Çeviribilim Okumaları IV, T.C. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2022: 29
Budak, Ali. Batılılaşma ve Türk edebiyatı: Lale devri'nden Tanzimat'a yenileşme. Bilge Kültür Sanat, 2008.
Gül, Fikri. ''VAROLUŞÇU FELSEFENİN TÜRK DÜŞÜNCE HAYATINDAKİ YANSIMALARI.'' Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 18 (2014):
28.
Kurt, Mustafa. ''VAROLUŞÇULUĞUN TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞİ VE İLK ETKİLERİ.''; Gazi Türkiyat Türkoloji Araştırmaları Dergisi 1, no. 4 (2009): 139-154.
Törenek, Mehmet. ''Batılılaşma ve Türk edebiyatı dolayısıyla batılılaşma sorunu.''; TYB
Akademi Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi 22, no. 22 (2018): 25-32.