Çevre okuryazarlığı 101

Yeşilin karanlık yüzü: Bilmeniz gereken 8 kavram

1: “Greenwashing” – Yeşil yıkama/aklama

Greenwashing, şirketlerin çevre dostuymuş gibi görünmek için yaptığı manipülatif pazarlama teknikleridir. Genellikle reklam kampanyalarında doğaya duyarlı görseller, “geri dönüşüm” etiketleri ya da “sürdürülebilirlik” söylemleriyle kamuoyunu kandırmayı hedeflerler. Ancak çoğunlukla geri dönüştürülen ürünleri oran bazında çok azdır ve yanıltıcı bilgilerle tüketiciyi iyi hissettirmeye odaklanırlar. Hatta bazen özellikle "fast fashion" markalarda yeşil etiketli ürünlerin arkasında ucuz emek, plastik kumaşlar, yüksek karbon ayak izi vardır.

Bir petrol şirketinin karbon ayak izini düşürmeye yönelik projelerden bahsederken, arka planda yeni sondaj alanlarına yatırım yapması da yeşil yıkama örneği sayılır.

Ya da çevreci görünen bir markanın asıl sahiplerinin petrol şirketi olması gibi. Unutmayın, mutlaka deşifre edenler olacaktır!

2: “Greenblinding” – Bilgiyle yeşil körlük yaratmak

Greenblinding, şirketlerin çok teknik çevre verileri sunarak tüketicinin gerçek çevresel etkileri anlayamamasını sağlamasıdır. Şeffaflık gibi görünse de asıl amaç kafa karışıklığı yaratmaktır.

Bir ürünün karbon ayak izi hakkında karmaşık grafikler yayınlayan bir marka, bu verilerin arkasına sığınarak üretimde kullanılan toksik maddeleri gizleyebilir.

3: “Green colonialism” -Yeşil sömürgecilik

Küresel Kuzey’in, çevreci politikalar ya da yenilenebilir enerji adına Küresel Güney’in kaynaklarını sömürmesidir. Bu kavram, daha önce bahsettiğim iklim adaletiyle bağlantılı bir “çevrecilik” anlayışını eleştirir.

Mesela, Avrupa’nın enerji geçişi için lityum madeni ihtiyacını Latin Amerika’dan karşılaması; yerli halkların yaşam alanlarını tahrip ederek “yeşil enerji” adına yeni bir kolonyalizm türü yaratması.

“Doğayı kurtarma iddiasıyla yola çıkanlar, yeni sömürge yolları inşa ediyor.”

4. Greenhushing – Yeşil sessizlik

Kurumların sürdürülebilirlik politikalarını gereğinden fazla alçakgönüllülükle ya da ticari stratejiyle gizlemesi. Gerçekten çevreci yatırımları olan bazı şirketlerin bunu duyurmaktan kaçınması örnek olarak verebiliriz. Çünkü bu açıklamalar yeni sorumlulukları da beraberinde getirebilir.

“Greenwashing bağırmaksa, greenhushing susarak imaj yönetmektir.”

5. Carbon Colonialism – Karbon Sömürgeciliği

Yeşil sömürgecilikle benzerdir. Zengin ülkelerin karbon ayak izlerini telafi etmek için yoksul ülkelerde karbon emisyon kredisi satın alması ya da orman projelerine el koyması olarak tarif edebiliriz. İklim adaletine çiğneyen bir durumdur.

Örnek olarak Amazon’daki ormanları koruma vaadiyle şirketlerin toprak haklarını gasp etmesi verilebilir.

6. "Green gentrification"- Yeşil gentrifikasyon

Şehirlerde yapılan çevreci düzenlemelerin (parklar, bisiklet yolları vb.) düşük gelirli halkı yerinden ederek zenginleri çekmesidir.

Boş arsaya yapılan “yeşil koridor” sonrası artan kiralarla mahalle sakinlerinin dışlanması.

7. Eco-Fascism – Eko-Faşizm

Çevre krizlerini bahane ederek otoriter politikaları meşrulaştırma, göçmenleri ya da yoksulları suçlama anlayışı. İklim bahanesiyle çiftçinin ve köylünün haklarını gasp eden düzenlemelerin önünü açmak.

8. Sustainability Porn – Sürdürülebilirlik P*rnosu

Şirketlerin ya da bireylerin yalnızca dışarıdan çevreci görünmek adına bol estetikli ama yüzeysel sürdürülebilirlik gösterileri yapması.

Örnek: Instagram’da bambu pipetli smoothie paylaşan ama haftalık yurt dışı tatillerinde karbon patlaması yaşayan influencer’lar.

Sonuç:

İklim krizinin bu denli yakıcı olduğu bir dönemde, çevre dostu görünmek hiç olmadığı kadar "kârlı". Ancak bu kavramlar bize gösteriyor ki, bazen en çok zarar doğanın dostu olduğunu iddia edenlerden geliyor. Tüketici olarak, yurttaş olarak ve yazarlar, gazeteciler, sanatçılar olarak bize düşen, bu maskeleri düşürmek. Gerçek çevreciliğin sesini yükseltmek, sahte olanı ayıklamak.