Çevre Sorunlarına Sosyolojik Bakış

Modern yaşamın hızlı temposu, tüketim alışkanlıklarımızı ve çevre üzerindeki etkilerimizi dönüştürüyor.


21. yüzyıl başlangıcında insanoğlu yeryüzünde daha önce rastlanmamış büyüklükte olan çevre sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. İnsan yaşamının sürekliliğini sağlayan hava, su ve toprak gibi kolay kaynaklar kirlenmekte ve hızla tükenmekte. Bireylerin çeşitlenmesinin ve sayılarının artması, teknolojik ürünlerin gelişim göstermesi, tarım alanlarının imara açılması, sınırlı kaynakların tüketilmesi ve yaşanılan alanların onarılamaz boyutta zarar görmesi doğal kaynakların yok olmasına yol açmaktadır. Çevre sorunlarını hava, gürültü, toprak, kültürel çevre gibi alt başlıklarda ele almak çözüm üretme konusunda daha etkili olacaktır. Çevre sorunları tek başına ortaya çıkmamıştır. İnsanın doğaya müdahalesinin sonucunda çevre tahrip edilmiş ve çevre sorunları ortaya çıkmıştır. Çevre sorunlarını ortaya çıkaran nedenler arasında kontrolsüz nüfus artışını, sanayileşme, kentleşme ve turizm gibi başlıkları saymak mümkündür. Hızla artan nüfus, besin temini için tarım arazilerini ve ormanları tahrip etmiştir.

Global ölçekte pek çok çevre sorunu yaşanmaktadır. Hiçbir çevre sorunu birbirinden önemli ya da önemsiz değildir. Ozon tabakası, güneşten gelen ışınları engelleyen katmana verilen isimdir. Bazı maddelerin salınımı ozon tabakasının delinmesine yol açmaktadır. Ozon tabakasının incelmesinin sonucunda dünyaya gelen UV ışınları artmaktadır ve bu durumda deri kanseri başta olmak üzere pek çok hastalığa sebebiyet vermektedir. UV ışınlarının artması yalnızca insanlara değil, hayvanlara ve bitkilere de zarar vermektedir. Ormanlar hem oksijen kaynağımızdır hem de iklim üzerinde düzenleyici bir etkiye sahiptir. Bulundukları ortamın havasını temizlerken aynı zamanda bölgenin bolca yağış almasını sağlar. Yağışların fazla olması su kaynağımızın artmasını sağlayarak hayatımızın devamlılığını sağlamaktadır. Aynı zamanda ağaçların kökleri toprağı tutarak erozyon ve sel baskınlarının önüne geçmektedir. Ağaçların kesilmesi ve çıkan orman yangınları sonucunda ormanlar tahrip edilmektedir. Ormanda yapılan piknik sonucunda etrafın temizlenmemesi ormanları kirletmektedir. Ayrıca etrafa atılan cam şişeler ve izmaritler yangınlara yol açmaktadır. Bu yangınlar bazen kontrolsüz şekilde ortaya çıksa da bazen de bilinçli şekilde oluşturulmaktadır. 2008- 2020 yılları arasında Türkiye’de her yıl ortalama 20 bin 760 hektarlık alan yanarak yok olmuştur. Yok edilen bu ormanların yerine yenisi konulamamaktadır. 

İnsanlığın diğer önemli unsurlarından birisi de topraktır. Toprak, bitki örtüsünün besin deposunu oluşturmaktadır. İnsanların ve diğer canlıların beslenmesinde toprak önemli bir besin deposudur. 21. Yüzyılın başlangıcından itibaren modern tarıma geçilmesi ve sanayileşmenin sonucunda toprak kirliliğinde artış yaşanmıştır. Nüfus artışının fazla olması ve tarımda teknolojik araçların fazla kullanılması toprak kirliliğinin artmasına yol açmaktadır. Aynı zamanda tarımsal faaliyetle uğraşan bireylerin tarıma dair bilinçsiz faaliyetleri sonucunda orantısız gübreleme yapılması doğrudan toprağı olumsuz etkilemektedir.

Nüfusun kontrolsüz artışı ve çevre politikalarının olmaması sonucunda çevre tahrip edilmektedir. Toprak, su ve havanın kirlenmesi sonucunda tahribat daha büyük boyutlara ulaşmaktadır. Yaşanılan bu tahribatlar en büyük sorun olan iklim değişikliğine yol açmaktadır. İklim değişikliği, çölleşmeye ve tarımın sekteye uğramasına yol açmaktadır. İnsanların doğaya verdiği zarar sonucunda insanlarda zararlı çıkmaktadır çünkü gıda ve su sorunu insanları beklemektedir. Doğada var olan her şey döngüseldir. Ne yaparsak doğa da bize onu sunmaktadır.

Influencerlık ve Ürün Tüketiminin Artmasının Çevreye Verdiği Zarar

Son yıllarda sosyal medya platformlarının yükselişiyle birlikte, influencerlık kavramı da hayatımıza girdi. Influencerlar, geniş takipçi kitlesi sayesinde ürün ve hizmetleri tanıtarak tüketicilerin satın alma kararlarını etkiliyor. Ancak, bu artan ürün tüketimi ve sürekli yenilik arzusu, çevre üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratıyor.

Influencerların sıklıkla tanıttığı ürünler, moda, güzellik, teknoloji gibi alanlarda hızlı tüketim kültürünü besliyor. Sürekli yeni ürünlerin piyasaya sürülmesi, eski ürünlerin hızla gözden düşmesine ve atık miktarının artmasına neden oluyor. Tek kullanımlık ürünler ve sürekli değişen trendler, daha fazla atık üretimine ve doğanın kirlenmesine yol açıyor.

Influencerların tanıttığı ürünlerin üretim süreçleri de çevresel sorunları beraberinde getiriyor. Özellikle moda endüstrisinde, hızlı moda (fast fashion) trendi, büyük miktarda su ve enerji tüketimine neden oluyor. Ayrıca, tekstil fabrikalarının yaydığı zararlı kimyasallar ve sera gazları, çevreye ciddi zarar veriyor. Tüketicilerin sürekli yeni ürünler satın alması, bu çevresel yükü artırıyor.

Artan ürün talebi, doğal kaynakların hızla tükenmesine de yol açıyor. Moda endüstrisi, tarım arazileri, su kaynakları ve ormanlar gibi doğal kaynakların yoğun şekilde kullanılmasını gerektiriyor. Bu da ekosistemlerin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor.

Influencerlar, genellikle çevresel etkiler konusunda yeterince bilgilendirilmiş değiller ve takipçilerine bu konuları yeterince aktaramıyorlar. Bu durum, tüketicilerin de çevresel sorunlar hakkında bilinçsiz olmasına ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını benimsememesine yol açıyor.Çevresel sorunları azaltmak için influencerların ve tüketicilerin sürdürülebilir ve çevre dostu ürünleri tercih etmeleri teşvik edilmelidir. Influencerlar, çevre bilinci oluşturma konusunda daha aktif rol alarak, takipçilerine çevre dostu seçenekler sunmalı ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını teşvik etmelidir. Sonuç olarak, influencerlık ve artan ürün tüketimi, çevre üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu etkileri azaltmak için toplumsal farkındalık ve bilinçli tüketim alışkanlıkları geliştirilmelidir.