Cılız Saatin Asılı Olduğu Yassı Duvar
Herkesin saati kendine işliyor.
Hayatımız iyi niyetlerimizle dolu bir daire. Bizler o niyetleri kapı kapı dolaşıp dairelere dağıtıyoruz. Kimisi içeri buyur ediyor, kimisi iyi niyetimizi bile almadan kapıyı suratımıza kapatıyor. Dünyanın dengesi, bizim o hayat dediğimiz apartmandakilerin tümüyle iyi niyet ve sevgi göstererek yaşayabileceğimiz bir yer değil. Öyle olsaydı bize diğer duygular bahşedilmezdi. Bu hayatı acısıyla tatlısıyla kabul edip yola devam etmemiz gerek.
Maalesef bu hayatımızdan apartmanların, duvarları da sandığımız kadar düz, güvenlikli ve kalın duvarlar değil. Bizi korumaya gücü yetmeyen yassı duvarlardan oluşuyor her bir daire. Ne kalbimizi kırılmaktan koruyabiliyor bu duvarlar ne de bedenimizi. Biz bir vazo gibi ya yerde o yandan bu yana yuvarlanarak idare ediyoruz ya da paramparça oluyoruz.
Ve rahat uyutmayan yatakları, yırtık pırtık koltukları var o apartmanların. Oturunca rahat ettirmeyen, yayları bozulmuş; sert ve eski koltuklar. Bir de yanlarına konulmuş bir-iki yeni tekli koltuk... Hayatımızın konforu bazen iyi bazen kötü oluyor. Bu koltuk ve yataklar da apartmanımızın konforu. Bazen gözümüze uyku girmeyecek kadar düşünürken konforumuzu kaça sattığımızı unutturan dertler için.
Cılız, bir saniye ileri gitmekte zorlanan akrep ve yelkovanların kol gezdiği saatlerde, zaman ha durdu ha duracak gibi. O kadar yavaş akıyor ki, hangi eylem için "Artık bitsin." deseniz zamanın akmadığını görüyorsunuz.
Dünyanın bizim sandığımız kadar konforlu bir yer olmadığını o kapılar suratımıza kapatıldığında, ilerlemek için koridor koridor gezerken yassı duvarlara çarpa çarpa kendi dairemizi bulduğumuzda anlıyoruz. Doğuştan gelen tüm sevgi ve güven de bu tecrübelerle git gide yok oluyor. Eskiden komşusuna çocuk emanet eden insanlar, yan dairesindeki insandan böyle böyle korkar hale geldi.
Düz tepside yaşasaydık daha kolay mı olurdu bilemem fakat dünya yuvarlak ve her gün dönerken ömrümüzden bir gün daha götürüyor. Herkes kendi kapısının önünü süpürebilse kâfi, başka kapıları çalmakta gözümüz yok artık.