Çok Düşünmenin Sonsuz Döngüsü
Düşünmek üzerine düşünceler.
Düşünme eylemi, hayatımıza yön verirken zihnimizde olanları ve olabilecekleri gözden geçirmemizdir. Bir şeye karar vermeden önce veya yaşadığımız bir olay sonrası her zaman sıkı bir düşünme sürecinden geçeriz. Peki bu süreç bir türlü son bulmaz ve bizi sonsuz bir döngüye hapsederse bizi hangi yönlerden etkiler?
Bir konu üzerine çok düşünmek, insanı yavaşça sindirir ve aslında fark etmeden kendimizi sürekli o konu ile düşüncelere dalmışken buluruz. Hayatımızın birçok alanında bizi olumsuz etkiler. Kendimizi sürekli negatif düşünceler ile boğuşurken ve stresle her şeyin en kötüsünü beklerken buluruz.
Önemli olan, o konu hakkında kötü senaryolar üretmektense bir sonuca bağlamak, çözüme kavuşturmaktır. Sonucu ne olursa olsun, bizi mutlu edecek de olsa üzecek de olsa bunu kabullenmeli ve önümüze bakmalıyız. Çünkü bir şeyin belirsiz kalması ve kafamızı meşgul etmesi, günlük hayatımızı yaşanılamaz hâle getirecektir.
Bazen bir mesele üzerine o kadar fazla düşünürüz ki ilk etkilediği şey uykumuz olur. Kendi adıma, uyumam gereken bir vakitte kafamın içinde kalabalık bir tartışma masası kurulduğuna dair kanıt sunabilirim. Esnemekten gözlerimden yaş gelse de kafamı yastığa koyduğumdan beri saatler de geçmiş olsa gözlerimi bir türlü tam anlamıyla kapatamam.
Aşırı düşünmek, kafada bir düşünceye bağlı kaldığımız ve sürekli onunla meşgul olduğumuz için bizlerde odak problemine de neden olur. Biriyle sohbet ederken karşımızdaki kişiyi dinlediğimizi düşünürüz ama aslına bakarsak anlattıkları bir su akıntısı gibi geçer gider kulaklarımızdan. Kitap okurken veya ders çalışırken okuduğumuz bir satırı belki defalarca tekrar etmek zorunda kalırız anlayabilmek için. Hâlbuki okumak dünya üzerindeki en rahatlatıcı ve en kolay eylem olsa da zihninde kavga olan biri için bu bir ızdıraba dönüşür. Çok düşünmenin yarattığı strese bağlı olarak iş hayatımız da elbette olumsuz etkilenir. Yaptığımız işe tam anlamıyla kendimizi veremeyiz, en ufak bir aksilikte motivasyon düşüklüğü yaşarız ve belki de hayatımızın en kötü çalışma gününü geçiririz.
Böyle dönemlerde insan ilişkilerimiz de toksik bir hâl alabilir. Kurduğumuz kötü senaryolarla strese bağlı olarak karşımızdaki kişiye agresif tavırlar sergileyebiliriz. Veya kafaya taktığımız şey o kişi ile ilgiliyse ve biz onunla iletişim kurup çözmek yerine sadece çok düşünüyorsak, ilişkimizi de olumsuz yönde etkileyecektir.
Burdan sonuç olarak bir şeyi çok düşünmek, takıntı hâline getirerek ve kendimize sürekli endişe aşılayarak hiçbir zaman çözüme kavuşamayız. Eğer bunu paylaşabileceğimiz, biz kendi zihnimizde büyütmeden önce konuşarak meselenin özüne odaklanabileceğimiz biri varsa öncelikle bunu yapmak daha sağlıklı olacaktır.
Hayatta her şeyi kontrol edemeyiz. Ama düşüncelerimizi kontrol etmeye başlayabilirsek eminim ki daha yaşanılabilir günler bizi bekliyor olacak. Aksi takdirde ne demişti Nietzsche, "Ateş oldum, yanıp tutuştum kendi düşüncelerimden. Çoğu kez soluğum kesilecek gibi olur."