Çok Korkardım Eskiden Birçok Şeyden
Çok korkardım eskiden birçok şeyden. Mesela karanlıktan korkardım, tek başıma uyuyamazdım geceleri, ama mutluydum, bir şekilde mutluydum.
Çok korkardım eskiden birçok şeyden. Mesela yalnız kalmak istemezdim karanlıkta. Odamda tek başıma uyuyamazdım bazı zamanlar. Alırdım yastığımı, bırakırdım yumuşacık, rahat yatağımı ve gider annemle babamın odasına, yerde yatardım. Rahatsız etmek istemezdim onları. Bu sebepten yere uzanır, orada uyurdum. Bilirdim ki odada babam var, annem var ve bunun rahatlığıyla uyurdum. Bazı zamanlar gelirdi, odamda uyumaya çalışırdım. Derdim ki kendime; “-Artık büyüdüm. Koskocaman adam oldum. Odamda kendi başıma uyuyabilirim.” Fakat başaramazdım bir türlü kendi başıma uyumayı. Korkardım. Kapının arkasında asılı duran bir şey vardı. O şey, gözüme Tanrı’nın yarattığına inandığım farklı boyutta gezen cin gibi gözükürdü. Cinlerin şekillerini bile bilmezken, cin olduğunu düşünürdüm o asılı duran şeyin ve korkardım. Yerde uyuduğum gecelerin bazı zamanlarında annem kıyamaz, beni yanına yatırırdı. Ortalarına pek yatırmak istemezdi, çünkü sürekli babamı tekmeler, babamı yatağın en kenarına iterdim. Babamı tekmelemeyim diye kendi tarafına alırdı annem beni. Ben de itiraz etmez, sevinçli sevinçli uyurdum. Sonuçta ortada uyumuşum, kenarda uyumuşum ne fark eder diye düşünürdüm.
Bazı zamanlardaysa kendi yatağımda uyanırdım. Annem veya babam, beni yatağıma taşımış olurdu. Sabah kendi yatağımda uyandığımda bunu bir sihir gibi düşünürdüm ve mutlu olurdum. Fakat bazı zamanlardaysa bir anda uyanıverirdim geceleyin. Kendi yatağımda olduğumu fark edip, tekrar bir anda uyumaya devam etmeye çalışırdım fakat mümkün olmazdı bu. Çünkü tuvalete gitmem gerekirdi, sıkışırdım hep böyle durumlarda. Kalkmak da istemezdim, çünkü tuvalet ile benim odam arası o zamanlar bana koskocaman görünürdü. Ve karanlıktı, karanlıktan da öte, fazla sessizdi. Korkardım. Fakat gitmeliydim, yoksa uyuyamazdım. Yatağımdan kalktığım gibi tuvalete kadar koşardım, oradan da hızla yatak odasına koşardım. Bazı zamanlar kapıya çarpardım istemeden ve annemle babamı uyandırırdım. Yatak odası daha uzak tuvaletten benim odama fakat ben yine de yatak odasına uğramak isterdim. Sanki orada korkularımdan arınıyormuşum gibi gelirdi bana. Ve sonra rahat rahat tuvalete giderdim. Tuvaletten çıkarken ışığı kapattığım anda bir koşu yatağıma koşardım ve yatağa vardığımdaysa yorganı büsbütün üstüme alırdım. Uzunca bir süre yorganın altında kaldıktan sonra iyice sıcaklar, kafamı çıkarırdım yorgandan ve bir anda uyurdum. Karanlıktan, cinlerden ve daha birçok şeyden korkardım belki ama, mutluydum. Korktuğum şeyler vardı elbet, fakat bir şekilde mutlu hissediyordum.
Sonradan büyüdükçe, korktuğum şeyler zamanla çoğalmaya başladı. Eskiden karanlıktan korkan, cinlerden korkan ben, daha fazla korkulara ev sahibi yapar olmuştum; topluluk önünde konuşmaktan, arkadaşlarım tarafından dışlanmaktan, anlaşılamamaktan, sevilmemekten, başarılı olamamaktan ve buna benzer birçok şeyden korkar olmuştum. İnsan, bilmediği şeyden korkar diye bir cümle okumuştum. Korktuğum ne varsa hepsiyle yüzleştim. Ben bütün korkularımı yendiğimde, bunu anladım. Şimdilerde içimde hiçbir korku yok, ailemi kaybetmekten başka. Korkularımla yüzleşmekten aldığım hasarların hepsini tek başıma göğüsledim. Kimse yanımda olmadı, veyahut ben izin vermedim belki bilmiyorum. Tek başıma ayağa kalkmam gerektiğini düşünürdüm hep. Zor da olsa, korktuğum ve başıma gelen hiçbir şeyden dolayı yıkılmamıştım. Çok acı çekmiştim belki, fakat çektiğim acılar neticesinde ben, ben olmuştum ve güçlenmiştim. Bunu biliyordum. Fakat bir şeyimi kaybetmiştim. O eski mutluluğumu.
Eskiden karanlıktan korkardım, şimdiyse karanlıkta tek başıma kalmayı tercih eden bir adam haline geldim. Karanlık, sapa yollarda sessiz ve sakince yürüyebilen ve aynı zamanda yalnızca ama yalnızca insanlardan gelebilecek tehditlere karşı tetikte yürüyebilen bir adam haline dönüşmüştüm. Geceleyin bir anda uyandığımda koşarak gitmiyorum tuvalete artık, hatta daha ağırdan bile aldığımı söyleyebilirim. Yorganı da büsbütün çekmiyorum üzerime odama döndüğümde. Eskiden sessizlik korkuturdu beni, şimdilerdeyse sessizliği mumla arar haline geldim. Bazen en ufak çıt sesi dahi canımı o gün boyunca sıkmama yetiyor da artıyor sanki. Cinler mi? Onlardan da korkmuyorum artık. Bana Tanrı’nın isteği dışında hangi varlık zarar verebilirdi ki?
Başarısız olmaktan, topluluk önünde konuşmaktan, sevilmemekten, anlaşılmamaktan korkardım demiştim ya, hepsini yaşadım. Yaşadıktan sonra da korkumun yersiz olduğunu anladım. “-Ben bunlardan mı korkmuşum sahiden?” dedim. En ağır darbeyi vuran ise anlaşılamamak olmuştu. Çok zor aşmıştım anlaşılamama durumunu. İnsanlar tarafından anlaşılmaya çalıştım birçok kez. Hep açıklamaya çalıştım, hep anlattım, hep konuştum. Ve bir yerden sonra pes ettim. Korktuğum şey, başıma gelmişti ve ben artık korkmuyordum. Anlaşılmayı beklemiyordum da artık. Kendi çizgimde durup, kendi hayatımı yaşamaya çalışıyordum sadece. Şimdilerde ne eski korkularımdan eser var, ne eski mutluluğumdan. Ötesi yok.