Çoklu Çember Sendromu

Tanıdığınız herkesi bir sıraya dizmek isteseydiniz, en sevdiklerinizi en öne mi koyardınız? Peki ya iç içe çemberler yapmanız gerekseydi?


Çevremizdeki insanların, onları kendimize ne kadar yakın gördüğümüzü baz alarak çemberler ile etraflarını çevirdiğimiz kategorileme stilini aranızda daha önce duyanlar mutlaka vardır. İngilizcede genellikle inner circle/outer circle kavramlarıyla bahsedildiğini görürüz bu konudan.

Elinizde bir adet en iç çember, istediğiniz sayıda orta çemberler ve bir de en uzağa terkedilmiş kocaman bir dış çember olduğunu düşünün. Bu kategorileştirmeye göre, önce çevremizde bulunan arkadaşlarımız, ailemiz veya tanıdığımız herkese bize ne kadar yakın olduklarını gösteren bir yer belirliyoruz.

Daha sonra aynı mesafede bulunan insanları alıyoruz ve aynı boyuttaki çemberlerin içine yerleştiriyoruz. İçerden dışarı doğru gidildikçe çemberlerin boyutları ve dolayısıyla da kapsadıkları insan sayıları artıyor. Bize en yakın hissettiklerimiz iç çemberimizde bulunurken daha az samimiler bir dış kısımda, arada sırada görüştüklerimiz bir sonrakinde ve belki de en dış çemberde zoraki görüştüğümüz pek de sevmediğimiz ama atsan atılmaz satsan satılmaz tanıdıklarımız yer alıyor. 


Bu çemberlerin kaç tane olduğu ve genişlikleri kişiden kişiye göre değişiyor tabii ki. Bu değişkenliğin sebebi kişinin yakınlık kriterleri, çevresindeki insan sayısı veya kurduğu ilişkilerin ne kadar dinamik olduğu olabilir. Mesela bana sorarsanız en iç çemberde 4 ya da 5 kişi idealdir ama daha önce tanıdığım birine sorduğumda bana 15 kişilik bir grup saydığı da olmadı değil. Bu nedenle her ne kadar çemberlerin içindeki kişi sayısı azdan çoğa doğru gidiyor desem de, ne kadar az tam olarak az oluyor bu konuda emin değilim. Ya da ben herkesi mutlaka tanımalıyım hissiyle yanıp kavrulan sosyal bir karakter iseniz çember sayısı kaç olursa olsun çoğaltmak istiyor olabilirsiniz. Ben kendimce buna “Çoklu Çember Sendromu” diyorum. Sendrom dediğime bakmayın, ille de negatif bir anlam yüklemek istemem bu tutuma. Fakat niteliğin önemini kaybedip niceliğin volta attığı sosyal bir ekosistem bana en azından kişinin kendisi için olumsuz deneyimleri ifade edebilir gibi geliyor. 

Yukarıda 4-5 kişi ideal dediysem de herkesin olduğu yere çakılı kaldığı, hayatımızın sonuna kadar aynı mesafede durmak zorunda olduğumuz, sınıflar arası geçiş yapılamayan feodal bir düzen gelmesin aklınıza. Biz değiştikçe değişen, dinamik, ufalıp büyüyen yapılar bu hayali çemberler. Birini içe doğru ilerletirken, bir diğerini en dış çemberin çivili telleri ardına sürgüne gönderebiliriz. Burada değişmeyen tek şey, daha önce bu kategorizasyonu düşünmemiş bile olsanız, isteyerek veya istemeyerek tanıdığımız herkese bir sıra numarası vererek onları etrafımıza yerleştirdiğimiz gerçeği. 

Peki siz daha önce hiç tanıdıklarınız arasında çemberlerinizde kimin yanında kim duruyor düşündünüz mü? Veya siz kimlerin kaçıncı derece çemberinde yer alıyorsunuz? Son olarak sizce en iç çember en fazla kaç kişiye ev sahipliği yapmalıdır?

Görsel Kaynak: 1 / 2