Daisies (1966)
Kural tanımayan dünyaya, kural tanımayan kadınlar.
Sinemada, Çek Yeni Dalgası'ndan birkaç güzel film ile karşılaştım bu hafta. En çok etkilendiklerimden biri olan Daisies, iki kız kardeşin aldığı kararlar ve sonuçlarıyla ilgili tatlı bir filmdi.
Yozlaşmış, bozulmuş, düzeni kalmamış, şiddet ve savaş dolu yeni dünyada kendilerini de bozmaya karar veren bu iki kardeş kendilerinden yaşça büyük adamlarla yemeğe çıkıp onlardan kaçıyor, yemek masalarında topuklu ayakkabılarıyla geziyor, sabahın köründe sarhoş sokaklarda gezerken tüm kapıların zillerini çalıyorlar.
Bu iki genç kadın beraber özgürlüklerinin tadını çıkartırken aslında muazzam bir feminist başyapıt ortaya çıkıyor.
Kural tanımayan dünyaya, kural tanımayan kadınlar.
Kendi bedenlerini manipüle ediyorlar ve bu bedeni erkeklerin arzu nesnesi olarak değil, kendi oyunları ve arzuları doğrultusunda kullanıyorlar. Kadınların güzelliklerine ve bedenlerine yüklenen geleneksel anlamlar, filmde grotesk bir şekilde yerle bir ediliyor. Marie’lerin hareketleri, bedenlerini özgürce kullanmaları ve erkekler tarafından tanımlanmaya direnç göstermeleri, 1960’ların feminist hareketiyle güçlü bir paralellik taşıyor.
Filmin final sahnesi, kadınların bir ziyafeti talan ettiği ve ortalığı savaş alanına çevirdiği bölümde, hem patriarkal düzenin hem de siyasi otoritelerin kadını baskı altına alma ve kontrol etme çabasının simgesel bir şekilde yerle bir edilmesidir. Marie’ler sonunda cezalandırılır; ancak bu ceza, sistemin bu iki kadına hiçbir şey yapamayacağı gerçeğini de açığa çıkarır. Onlar yıkıcıdır, kurallara boyun eğmezler ve cezalandırılsalar bile isyanları bastırılamaz.
Komik olansa, bu filmin o dönemde yayınlamaya yasaklanması. Yemeklere saygı gösterilmediği gerekçesiyle yasaklanan film, besbelli ki kadınların bu fikre ortak olmalarından çekinmelerinden kaynaklanıyor.