Deli ve Velinimeti

Türk Kültüründe Deli - Veli Anlayışı: Hacı Eşref Örneği

Delilik, toplum normlarının aksine davranış gösteren bireylerin içine alındığı bir kategoridir. Yüzyıllardır her millette farklı şekillerde dikkat çeken bu kişiler, birçok araştırma dalına konu olmuştur. Birbirinden farklı davranış modelleri "delilik" genel başlığıyla incelenmiş ve incelenmeye devam etmektedir. Bizim kültürümüz çerçevesinde yapılan araştırmalara bakıldığında, Prof. Dr. Fuzuli Bayat'a göre bu çok anlamlı bir kavram olmakla beraber, şamandan sufiye, âşıktan komik tiplere, bimarhanelerde tedavi görenlerden evliyalara kadar geniş bir yelpazedir. Elbette Batı'da ve Doğu'da, toplumsal normlar ve inanç temelleri gibi ayrımlardan dolayı farklı şekillerde ele alınmaktadır. Foucault’ya göre, klasik çağda deliler azgın bir hayvan gibi görülürken modern zamanda bir hastalık olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Klasik çağda zindanlara kapatılırken, 17. yüzyıldan sonra psikiyatri hastanelerinin kurulmasıyla yine dört duvar arasına kapatılarak toplumdan uzak tutulmuşlardır. Böylece, toplum içinde kabul görmeyen bir güruh haline gelmişlerdir. Michael W. Dols ise Mecnun: Ortaçağ İslam Toplumunda Deli adlı eserinde, Müslüman toplumların bunun aksine delilere sahip çıktığını, onları kovmak yerine topluma kazandırmaya çalıştıklarını; ancak durum daha ciddi bir boyuta ulaştığında hapse atıldıklarını belirtir. Prof. Dr. Mehmet Narlı da delilerin istedikleri ortamda bulunabileceklerini, dokunulmazlığa sahip olduklarını; hatta padişahların bile bazen müdahale edemeyecekleri bir iktidara sahip olduklarını açıklamaktadır. Bu durum, toplumun nezdinde delilere hastalık değil bir değer gözüyle bakıldığının örneği olarak gösterilebilir.

Türk toplumunda bazı delilerin keramet sahibi olduklarına inanılır. Tıpkı evliyalar gibi Allah dostları olarak nitelenirler. Bu kişilerin olacak olayları önceden tahmin ettiklerine, tayyi zaman ve tayyi mekan yapabildiklerine ve gizlenenden haberdar olduklarına inanılmaktadır. Birçok yöreden örnekler vermek mümkün olmakla birlikte, biz Kastamonu bölgesine ait bir deliden (veliden) örnek vereceğiz.

Deli Eşref, 1906 yılında Kastamonu’da doğmuş, bir şehit babanın oğludur. Tavır ve hareketlerinden dolayı bu vasıfla anılır. Çocukluğundan beri sokaklarda dilencilik yapmaktadır. Sık sık "sabır" kelimesini tekrarlar ve benim de dedemden dinlediğime göre herkesten para almayıp paraların helal yoldan kazanılmış olmasına özen göstermektedir. Mülk tamahkârı olmayıp halktan aldığı paralarla yolda gördüğü müşküle yardım eder ve köy okullarının ihtiyaçlarını karşılar. Prof. Dr. Abdulkerim Abdulkadıroğlu, o dönemin esnafından ve halktan dinlediği kerametleri şöyle örneklendirmektedir:

1. Küfür bilmediği gibi küfürbazlardan uzak durur, onların verdiklerini almazdı. Çok gezer, gezdiği yerlerde daima alim ve şeyh kişileri ziyaret eder, şayet fotoğraflarını eline geçirirse onları cebinde taşırdı. Şehirler arası selam getirenleri önceden karşılayarak alır; selamı getiren unutup söylememişse hemen karşısına çıkarak "Hani benim emaneti niçin vermedin?" der ve muhatabını şaşkınlığa uğratırdı.

2. Merhum Mustafa Değer'den oğlu nakleder: Bir cenazeyi arabaya koymuşlar, köyüne götürüyorlarmış. Eşref, "Beni de alın." der. Yer yok diyerek almazlar. Arabadakiler köye vardıklarında Eşref’i orada görürler. Eşref köye geleli epey zaman olmuştur ve "Cenaze geliyor, kabri hazırlayın." diyerek köylüyü haberdar edip hazırlıklara başlatmıştır (Kaynak kişi: Burhan Değer).

3. Eşref, beşeri münasebetlere çok dikkat ederdi. İnce bir hassasiyeti vardı. Türkiye'nin değişik yerlerinde dostları bulunuyordu ve onlara zaman zaman mektuplar yazdırıyordu. Enver Karakülâh, onun kâtiplerinden biridir. Diyor ki: “Yazdırdığı mektuplarında 'gelemeyeceğim', '... zaman geleceğim' gibi ifadeler bulunurdu. Mektup yazdıklarımız, hâkim, savcı, doktor, öğretmen gibi tahsilli, makam sahibi kişiler olurdu ve yazdırdıkları doğrultusunda, dediği tarihlerde ziyaretlerde bulunurdu” (Kaynak kişi: Enver Karakülâh).

4. Eşref, 1950'li yıllarda şehrin ileri gelenlerinin yardımlarıyla ve onların refakatinde Hacca gider. Kendisinden, orada dilencilik yapmamasını ve memleketin haysiyetini küçük düşürmemesini rica ederler, söz alırlar. Mukaddes yerlerde aşkla gezdiği anlatılır; ancak alışkanlıklardan kurtulmak kolay olmamalıdır. Duramayıp para toplar, fakat topladığı paralarla hırsızlara cüzdanını kaptırıp parasız kalanlara, hastanede çaresiz bekleyenlere yardım eder. Yürütülen bazı hizmetlerin altında bulunan gerçek eli bilmediğimizi itiraf etmeliyiz. Bundan sonra Deli Eşref, Hacı Eşref olur.
Anlatılar maddelerce devam etmektedir, biz sadece birkaç tanesine yer verdik. Hacı Eşref, anlatılara göre hikmet dolu bir hayat sürmüştür. Toplum mirasına mal olmuş biri olup, hâlâ şehrin sokaklarında adı anılmaktadır. Hacı Eşref, 1976 yılında doğduğu memleketi Kastamonu’da yaşamını yitirmiş, bu dünyadan göç etmiştir. Her toplumun değer mefhumları vardır. Anadolu coğrafyasının bir velinimeti de deli görünümlü velileridir.