Delicatessen (Şarküteri) Filmi Üzerinden Renk ve Mekân Analizi
Mekânsal değerler üzerinden yapılan analizi sonuca bağlarsak; belirsiz bir savaşın sonrasında belirsiz bir tarihte yaşananları izledik.
Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro'nun yönetmenliğinde 1991 yılında gösterime giren Delicatessen filmi, sinematografik anlamda pek çok analize konu olmuştur. Sinematografi, elbette renk ve mekân algısıyla da ilgilense de, biz bu analizde filmi ve mekânı; insan-mekân ilişkisi üzerinden ve mimari açıdan değerlendiriyor olacağız.
Filmin konusuyla başlarsak; olayların Fransa'da geçtiğini anlayabildiğimiz, fakat detayları belirsiz bir savaş sonrası yaşanan korkunun ve kıtlığın yoğun olarak hissedildiği bir apartmanın en alt katında bir şarküteri dükkanı bulunmaktadır. Eski bir palyaço olan Louison, apartmana taşınır ve şarküteride işe başlar. Dükkanın sahibinin kızı Julie ile birbirlerine âşık olurlar. Hayatı yoluna girdiği için mutlu olan Louison, bir şeylerin yolunda gitmediğini ve kasap başta olmak üzere tüm apartmanın gözünün kendisinin üzerinde olduğunu fark eder. Hem ev sahibi hem de işvereni olan kasabın onu akşam yemeği yapma planlarından kaçmak için Julie ile işbirliği yapar.
Mekânın Genel Özellikleri
Dış mekân sahnelerinde, sisli bir ortamda devasa bir makineyi andıran bir apartman, kasap dükkanı ve iç mekânda ise merdiven; tehlikeyi simgeledikleri için boğucu bir atmosferle karşımıza çıkıyor.
İç mekânda karakter bazında özgünleşen detaylar görürken, ortak dil olarak bahsedebileceğimiz unsurlar şunlar;
Desenli mini karo seramikler,
Renkli ve desenli duvar kağıtları,
Tavan ve duvarlarda ahşap kaplama detayları.
Karakterler Ve Mekânlar Üzerinden Renk Analizi
Hem apartmanın sahibi hem kasap olan Clapet; filmin en karanlık karakterlerinden ve bulunduğu mekânları koyu renk tonlarıyla izliyoruz.
Kasabın kızı Julie, apartmanda yaşanan yamyamlığa tamamen karşı çıkar. Onun dairesinde gördüğümüz renk tonları sıcak ve pasteldir.
Kurban olarak seçildiğinden habersiz Louison, Julie’ye âşıktır. Onunla birlikte sahnelere canlılık gelir ve sıcak, aydınlık tonlar karşımıza çıkar.
Julie ve Louison’un karşılaştığı sahneler, ikilinin neşesini, saf ve temizliğini ifade eder biçimde görülür. Sıcak pastel tonlar, aydınlık tonlarla kombinlenir.
İntihara meyilli Aurore Interligator'un dairesi, depresif ve korku barındıran yeşil tonlarıyla ifade edilmiştir.
Hayatta kalmaktan başka bir amacı kalmamış Robert ve Roger Kube kardeşlerin çoğunlukla atölyesini görüyoruz. Kasaba ayak uydurdukları için yine koyu tonlarla ifade edilmiş.
Olanlardan izole yaşayıp salyangoz ve kurbağa ile beslenen Kurbağa Adam sahneleri de boğucu yeşil tonları ile bize gösterilmiş.
Bu zorlu şartlarda tutkusunu kaybetmemiş olan Matmazel Plusse’nin dairesi, kırmızı ve alt tonlarıyla karşımıza çıkıyor.
İki çocuk, ebeveynler ve bir büyükanneden oluşan Tapioca ailesinin dairesinde; bazı renk çatışmaları görüyoruz. Hayatta kalma ve neşe arasındaki çatışma, sıcak pasteller ve yeşiller ile ifade edilmiş.
İyi ve kötü karakterlerin çatıştığı bu sahnede, renk ayrımını bariz şekilde görüyoruz. Pastel tonlar ve koyu tonlar, bu çatışmayı gösteriyor.
Final sahnesinde iyiliğin kazanmasıyla kara bulutlar dağılıyor ve aydınlık renk tonları bunu bize yansıtıyor.
Mekânsal Değerler Üzerinden Dönem Analizi
Bu bölümde, filmin belirsiz zaman algısını kırmak üzere mekânsal elementleri analiz edeceğiz. Bu sayede; 'Mekânsal bulgular bize zaman hakkında ipucu verebilir mi?' sorusunu irdeleyeceğiz.
Louison'un apartmana ilk gelişinde gördüğümüz araba; Morris Minor serisi, üretim yılları ise 1948-1971 yılları arasında.
Julie'nin dairesinde gördüğümüz demlik; Villeroy und Boch markasının 1930'lu yıllarda sattığı bir ürün.
Yine Julie'nin dairesindeki sehpa; 19. yy Viktoryan dönem izleri taşıyan bir tasarım.
Kube kardeşlerin atölyesinde gördüğümüz Fransız sürahi; zamanının oldukça popüler bir ürünü ve ait olduğu dönem için 1930'lar diyebiliriz.
Interligator çiftinin banyo tasarımı ise, Antoni Gaudi'nin İspanya'da bulunan tasarımı, Casa Mila'nın banyosuna oldukça benziyor. Bu evin yapım yılı ise 1912.
Yine Interligator çiftinin evinde ve aslında çoğu dairede benzer tasarım dillerinde olan televizyonlar; 1950'li yıllarda çok popüler olan Philco marka televizyonlara benziyor.
Tapioca ailesinin muhtemelen kayıttan izlediği Interlude filmi, 1957 yapımı bir film.
Yine Tapioca ailesinin salonunda bulunan büfe; XV. Louis dönemi tasarım diline sahip ve 1930'lu yıllara denk geliyor.
Merdivenlerde gözümüze çarpan tavan lambaları ise; 1960'ların Mid-century stili lambalara benziyor.
Mekânsal değerler üzerinden yapılan analizi sonuca bağlarsak; belirsiz bir savaşın sonrasında belirsiz bir tarihte yaşananları izledik. Ancak veriler doğrultusunda savaşın 1950’lerde olduğunu varsayabiliriz. Çünkü iç mekânlarda bulunan elementler; en yakın tarihleriyle, 1950’ler ve sonlarına ait olduklarına dair veri iletiyor.
Kaynakça:
Sahne Görselleri:
'Mekansal Değerler Üzerinden Dönem Analizi' Kaynak Görselleri