Demokrasi Modeleri

Tek bir demokrasi anlayışından bahsedilebilir mi?

Bu yazımızda demokrasi modeleri üzerinde duracağız. Demokrasi denilince tekdüze bir siyasi rejim olduğu düşünülür. Fakat farklı türden demokrasi modeleri vardır. Bu bağlamda her ülkede yer alan demokrasi türü aynı değildir; nitelikleri itibariyle farklıdır. Hem günümüzde hem de geçmişte bu şekilde tezahür etmiştir.

Doğrudan demokrasi aslında demokratik siyasal rejimin ideal hedefi; ulaşması gereken nihai aşamdır. Ancak doğrudan demokrasi birçok nedenden ötürü uygulanabilir bir model olamamamıştır. Tarihsel bağlamda doğrudan demorkasi sadece Atina polis devletinde uygulanabilmiştir. Atina'da vatandaşlık statüsünde kabul edilen erkekler bir mecliste oy kullanarak tüm kararları almışlardır. Ancak Atina demokrasisi temsilciler bağlamında dışlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Çünkü halkın çok büyük bir bölümünü oluşturan kadınların, kölelerin siyasal karar alma sürecine katılma hakkı yoktur.

Buna karşın günümüzde kabul gören ve uygulanmakta olan demokrasi modeli temsili demokrasidir. Temsili demokraside, vatandaşlar oy vermek suretiyle temsilciler seçer. Bu temsilciler ise siyasal iktidarı halk adına kullanmaya yetkili olurlar. Yani bireyler kendi yetkisi olan bu yetki ile temsilci seçmekte; iktidarı belirleyerek bu yetkiyi kullanmaktadırlar. Ancak temsilciler sadece kendi seçmenine karşı değil aynı zamanda tüm seçmenlere, bütün herekese karşı sorumlu olduğu; temsil ettiği unutulmamalıdır. Sonuç olarak bu modelde halk seçim ile dolaylı olarak yönetime katılmaktadır.

Yarı doğrudan demokraside ise temsili demokraside olduğu gibi halkın temsil edecek temsilciler seçilmektedir fakat temsilciler her konuda son sözü söyleme hakkına sahip değildir. Referandum, halk vetosu gibi yarı doğrudan demokrasi araçlarına siyasal sistem içerisinde bulunur; halk bu hakalra sahip olduğu için gerekli durumlarda sistemin başat unsuru hale gelerek siyasal karar alma bakımından son sözü söyleyebilir. Nüfusu az olan Avrupa ülkelerinde bu model uygulanmaktadır. Ayrıca günümüz teknolojik şartlarında; dijital demokrasi bağlamında bu sistem oldukça tartışılmaktadı. Gelecekte doğrudan demokrasinin çok daha fazla tartışılacağı; temsili demokrasi modelinden gerektiğinde vazgeçileceği ortadadır.

Katılımcı demokrasi ise 20. yüzyılda ortaya çıkmış bir demokrasi modelidir. Vatandaşların seçim dışında da siyasal karar alma süreçlerinde aktif rol almasını ifade eder. Burada vatandaşlar her konuda görüşlerini beyan etme ve siyasal iktidarı etkileme gücüne sahiptir. Bu ise çoğunlukla sivil toplum örgütleri aracılığı ile olur. Avrupa ülkelerinin çoğu katılımcı demokrasi niteliği taşımakla birlikte özellikle gelişmemiş ülke demokrasilerinde uygulamada çokça sorunlu bir modeldir.

Radikal demokrasi 20. yüzyılda liberal/temsili demokrasinin kendi içerinde eleştiriye tabi tutulması sonucunda ortaya çıkmıştır. Gerçekte atanmış memurların, siyasi temsilcilerin yönetimi elde tutuğunu; halkın ise seçim dışında bir etkinliğini olmadığı şeklinde eleştiri getirir. Buna karşı bireyler ile birlikte karar almayı savunur. Aynı yönde sadece belirli bir çoğunluğun değil; farklı kimliklerin de temsil edilerek siyasal karar alma süreçlerine katılması gerektiğini görüşüne dayanır. Esasında bu bir modelden çok liberal temsili temokrasinin eksikliklerine yönelik bir eleştiri türüdür.

Sosyalist demokrasi modeli veya eleştiri ise marksizm anlayışına dayanmaktadır. Marx ve arkadaşları işçilerin siyaetin dışında tutulduğunu savunmaktadır. Hem parlamento hme de yürütme bağlamıdna seçilen temsilcilerin hep burjuva sınıfana dahil olduğuna yönelik eleştiri getirmektirdiler. Bu nedenle mevcut demokrasileri burjuva demokrasisis olarak adlandırırlar. Sınıflı toplumlarda gerçek anlamda bir demokrasinin olamayacağını ancak bir sınıfın egelemenliğine dayanan bir demorkasi olabilceğini söylemektedirler. Bu nednele sınıflar ortadan kalmadan saf bir demorkasinin kurulamayacağını söylemektedirler.