Dijital Panoptikon
Yeni İletişim Teknolojilerinin Getirdiği Gözetim
Panoptikon, İngiliz filozof Jeremy Bentham tarafından 1785 yılında tasarlanan bir hapishane modelidir. Temel hatlarıyla, hücrelerin konumlandığı halka şeklindeki bir yapıdan ve merkezdeki gözetleme kulesinden oluşan bir tasarımdır. Söz konusu tasarımın merkezinde bulunan gözetleme kulesi, mahkumların kulenin içini göremeyeceği şekilde tasarlanmıştır. Bunun yapılmasındaki temel amaç, mahkumların ne zaman gözetlendiklerini bilmelerine engel olmak, dolayısıyla sürekli izlendiklerini düşünmelerini sağlayarak bu bilinçle hareket etmeye teşvik etmektir.
Sürekli bir denetim sağlayarak bireyleri disipline eden bu yapı, günümüz dijital çağında kimlik değiştirerek varlığını korumaya ve amacını gerçekleştirmeye devam etmektedir. İktidarlar, yeni iletişim teknolojilerinden yararlanarak sanal ortamda etkin hale gelir ve gözetleme sınırlarını elektronik ortamlara taşır. Bu gözetim ve denetim ortamı, "Dijital Panoptikon" kavramı ile açıklanır. Dijital panoptikon uygulamasında, geleneksel olandan farklı olarak bireylerin rızası söz konusudur. Bu noktada günümüzde elektronik ortamlardan yararlanmadan yaşamanın mümkün olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, bunun rıza mı yoksa zorunluluk mu olduğu tartışma konusu olsa da sonuç olarak bireyler bu gözetime teslim olmuştur.
Dijital gözetimin en güçlü aracı sosyal medyadır. Gerek iktidarlar gerek işletmeler, bireyleri daha yakından tanımak için sosyal medya verileri üzerinden gözetleme yapmaktadır. Bireylerin verdiği takip, izleme ve veri toplama izinleri sayesinde bu gözetimler çok daha kolay hale gelir. Sonuç olarak bireyler, tüm hareketlerinin izlenmesine rıza gösteren, kendilerini gönüllü şekilde sergileyen ve bunun farkında olan bir yığın haline dönüşür. Güney Koreli filozof Byung-Chul Han'ın tabiriyle kendilerini soyarak ve teşhir ederek dijital panoptikonun oluşuna bilerek katkıda bulunurlar.
Dijital ortamlarda gerçekleştirilen gözetim, bireyleri kontrol altında tutmanın yegâne yoludur. Üstelik günümüzde sadece iktidarların değil, herkesin birbirini gözetleyebildiği bir ortam vardır, yani bir kontrol toplumu oluşmuştur. Böyle bir ortamda bireyler, hem kendi mahremiyetlerinin ihlaline hem de iktidarlar tarafından kontrol altında tutulmaya göz yummuşlardır. Bu durum elbette iktidarların oldukça işine yarar çünkü bireyleri ne kadar yakından gözetler ve onlara ne kadar izlenildikleri hissini verirlerse, o derecede kontrol sağlarlar. Bireyleri adeta bir siber hapishaneye koyarak daha itaatkâr ve uyumlu bir toplum oluşturmuş olurlar.