Dilin İki Yönü: D-Dil ve İ-Dil

Dilin zihindeki varlığını ve dilsel üretimin sonucunu bir araya getiren "dilin iki yönü" konusuna dair...

Dilbilimin ve dilbilgisinin temel amacı, edinci yani dilin zihindeki varlığını ve bilgisini incelemektir. Eski çağlarda insanların dili korumak ve gelecek nesillere bozulmadan aktarma çabasının yanında, modern çalışmalar ışığında bu çaba artık insan zihninin bir ürünü olan "dili" incelemeye dönüştü.

Dil, eski çağlarda kabul edildiği gibi "toplumsal" bir olgu olmaktan çok "bireysel" bir yaklaşımla ele alınmaya da başlanmıştır. Dilin topluma mı yoksa bireye mi ait olduğu sorusu hâlâ tartışılsa da geleneksel dilbilimin toplumsal olarak kabul ettiği dilin, birey olmadan var olamayacağı da bir gerçektir. Toplumu oluşturan bireyler neticesinde dil hem topluma hem de ruha yani bireye özgü olarak ele alınır.

Bu tartışmalar ve çalışma sonuçları da bizi, dilin iki yönünün varlığı bilgisine götürüyor. Dilin ilk yönü, zihinde var olan bilginin somut olarak bir üretimle açığa çıktığı vakittir. Buna "d-dil (dışsal dil (external language))" denir. Dışsal dil, zihinsel üretimin kullanıma dönüştüğü zamana gönderme yaptığından "edim" ile ilişkilidir. Ortaya konulan bir üretim sonucu olduğundan artık bir işlev kazanıp açığa çıkar, bu sayede de d-dilin "toplumsal" bir olgu olduğunu söyleyebiliriz.

Dilin ikinci yönü ise zihindeki varlığıdır. İçine doğulan ve edinilen dile dair sezgilerimiz burada barınır. Ana dili edinimimizin bu denli hızlı oluşu ve dili, bir ana dil konuşucu/ideal konuşucu olarak güçlük çekmeden kullanabilmemizin sebebi bireylerin dile dair sezgilerinin yani "sezgisel dilbilgisinin" varlığıdır. Tüm bu sezgisel dilbilgisini ve zihinsel üretim yapılabilmesine olanak tanıyan dilin varlığını içeren dilin yönü ise "i-dil (içsel dil (internal language))" olarak adlandırılır.

Dışsal dilin edimle ve dolaylı olarak da toplumla bağdaşmasının yanında içsel dil de dilin zihindeki varlığı olan "edinç" ile alakalı olup bireye yani ruha ait bir olgu olarak ele alınır.