Doğum Günün Bugün!

Her gün yeniden doğanlara gelsin.

İyi ki doğdun! Bu cümleyi duymaktan nefret ediyorum. Doğum günleri bana yapmacıklığı hatırlatıyor. Seni hiç aramayan, yıllardır görüşmediğin akraban birdenbire arar ya da pek de hoşlanmadığın bir arkadaşın, alır eline telefonunu ve ezberlenmiş bir mesajı yapıştırır. Sen de, sözde “en önemli” gününde, robot gibi bu insanlara sırayla cevap vermeye başlarsın. Bu ne saçmalık! Üstelik, en saf, en kendini kutlaman gereken günde başkalarına partiler düzenleyip eğlendirmekle meşgul oluyoruz. Partiler her zaman güzeldir ama davet eden değil, davet edilen olduğunda.

Düğünleri düşün; orada en çok eğlenen asla gelin ve damat değildir. Onlar yorgunluktan neredeyse bayılacakken, onlara en uzak olan kişi dansların ve şarkıların tadını çıkarır. Benim için doğum günü kutlamaları da bir nevi aynıdır. Doğum tarihi, varlığını hatırlatan gün demektir. Peki, neden bunu hatırlamak için tek bir günü bekliyoruz? Neden her günün, bizim için yeni bir yaşamda gözümüzü açmak olduğunu göremiyoruz?

Örneğin, benim ailemin geleneği doğum günlerinde yemeğe çıkmaktır. Ama gelin görün ki, normalde asla toplanıp bir şeyler yapmayız. Bu da bana işkence gibi gelir, çünkü sırf “o gün” diye zorla bir araya gelinir. Normalde eğlenmediğin, aramadığın ya da özel bir şeyler paylaşmadığın kişilerin yanında olmaya çalışma. Durum tam tersiyse de bu kişilere senin yanında olmaları için fırsat tanıma. Önemli olan tek bir günü değil her günü özel kılabilmektir. Bunun içinde başkalarına değil bir tek kendine ihtiyacın var!