Düşünce Girdabı

İnsan İkilemleri Arasında

Aşırı düşünmenin zararlı olduğu söylenir. Düşünce, aklın bir ürünü olarak bizi birey yapan temel unsurdur. Ne düşünürsek, o yönde şekilleniriz. Bazen öyle anlar gelir ki; korkularımız, iç çatışmalarımız, geçmişte yaşadığımız pişmanlıklar ve geleceğe dair kaygılar zihnimizi adeta bir savaş alanına çevirir. Özellikle de önemli bir karar vermemiz gerekiyorsa, bu ikilemler işleri daha da karmaşık hale getirir. İşte tam o anda, aklın bize bir lütuf mu yoksa bir sınav mı olduğu sorusuyla yüzleşmek zorunda kalırız.

Seçimler, insanın özgür iradesinden doğar. İnsan, her zaman kendisini en iyi hissettiren doğruyu aramıştır. Bu yüzden içimizdeki hangi sesi dinleyeceğimize karar vermek çoğu zaman zordur. İkilemler, hayatın dönüm noktalarını oluşturur. Adım atmak zor olsa da yerinde saymak her zaman daha büyük bir kayıptır. Fazla düşünmek ise bir girdap gibi insanı içine çeker; belirsizliklerle dolu bir sis bulutuna dönüşür.

Ancak düşüncelerimizi yönlendirme gücüne sahip olduğumuzda, fazla ya da az düşünmenin arasında bir denge kurabiliriz. Bu denge, insanı huzura ulaştırır ve karanlıktan aydınlığa çıkarır. Böylece korkularımızın ya da çıkmazların ötesine geçerek, daha sağlıklı kararlar alır ve hayatımızı buna göre şekillendiririz.

Hayat boyunca karşılaştığımız ikilemler ve belirsizlikler kaçınılmazdır; bu, varoluşumuzun doğal bir parçasıdır. Bazen akışına bırakmak, bazen ise sezgilerimize güvenmek gerekir. Her sorunun mutlaka bir cevabı olmayabilir ve her düşünce bir sonuca varmak zorunda değildir. Çünkü bazen harekete geçmek, cevabı aramaktan daha önemlidir. Hayat, bitmeyen bir yolculuktur ve insanın amacı sadece bakmak değil, aynı zamanda harekete geçmektir. Unutmamak gerekir ki: "Hepimiz aynı çukurdayız, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor."