Düşünebiliyor Olmam Ceza Mı, Lütuf Mu?
Düşünebiliyor olmak bazı zamanlar lütuf, bazı zamanlar cezadır insana. Bir kere lütufsa benim için, bin kere ceza.
Düşünmenin Tanrı tarafından bizlere ceza mı lütuf mu olarak verildiğini bilmiyorum. Yerine ve zamanına göre her ikisi de oluyordur belki. Benim merak ettiğimse şu: Niçin düşünebilme yetim, bana her daim bir ceza olarak görünüyor? Niçin her daim benim için yalnızca ceza olmaktan öteye gidemiyor? Aslında bunun cevabını da biliyorum. Çünkü düşüncelerimin içerisi insanlarla dolu. Öyle tanıdığım, bana hainlik yapan insanlarla vs. değil fakat. Yalnızca insanlar; yoldan geçen, parkta oturan, markete giden, araba süren… İnsanların içerisinde bulunduğu hiçbir düşünceden, durumdan olumlu bir şey çıkmıyor ki! Ayrıca, bir makalede okumuştum; bu ve buna benzer durumların bakış açısıyla ilgili olduğu yazıyordu. Değil, bakış açısıyla ilgili falan değil. Nereden bakarsam bakayım, düşünebiliyor oluşum bana bir ceza!
Düşünebilmek, çok yüce şey ve “doğru” düşünmek daha da yüce. Bunu bildiğim halde düşünememeyi isterdim. Bir önceki cümlede söylemiş olduğum “Bunu bildiğim halde düşünmemeyi isterdim” cümlesi aslında “doğru” bir düşüncede söylenmiş değil, biliyorum. Sonuçta yüce olduğunu düşündüğüm bir şeyden vazgeçiş demektir bu. Fakat ne bileyim, daha mutlu olurdum düşünemesem sanki. Düşünemiyor olsaydım, doğruyu bulamazdım ve cahil kalırdım öyle değil mi? Sonuçta cehalet mutluluk demek değil midir? Yüce bir şey olduğunu iddia ettiğim “düşünmekten”, mutluluk için vazgeçmeyi düşünmek ne kadar da mantıklı? Kaldı ki, mutluluk da gerçek anlamdaki mutluluk mu tartışılır.
Düşüncelerim bazen bir hançer gibi batıyor fakat çok fazla düşünen bir insan da değilim. Sadece düşüncelerimin uçları çok keskin. Zeki bir insan da değilim. Düşünebiliyorum, o kadar. Yoksa çok zeki olduğumu düşünüp, çevremdeki birçok insanın aptal olduğunu düşündüğümden ötürü söylemiyorum bunları.