Düz Aşağı, Oval Yukarı: Biz Nereye?

Grafik tablolarına benzeyen insan hayatları.

Hayat neden bir grafik tablosu gibi? Düz çizgide yürüyemez miyiz? Her an neden cambaz ipi üzerinde düşecek gibi yaşıyoruz? Her gün binlerce riskin arasından sıyrılarak yürüyoruz. Cambaz gibi dengede durmak ne mümkün?

Düz çizgide yürüseydik ve hayat aşağı ya da yukarı çekmeseydi n'olurdu diye düşünüyorum. Ya hiç gelişme sağlamasaydık? O zaman da kesin sıkıcı derdik hayatımıza. Hep bir rutinin parçası olmak bazen sıkıcı olabiliyor. Fakat rutini aşağı çekilerek kaybetmektense -sağlığımı, huzurumu kaçıracak herhangi bir durumdansa- rutini yaşamaya şükrederim, daha iyi. Terfii almadığımız için, zam alamadığımız için yakındığımız günleri hatırlayın. Düz çizgide yürümemiz gerekiyorsa ne maaşımızın yükselmesi ne de rütbe veya tecrübe kazanmamız ihtimali oluşmaz. Başarı kazanmayacağımız veya kaybetmeyeceğimız için üzülmek veya sevinmek de gerekmez.

Yeni bir eşya almadan önce nasıl heyecanlandığınızı düşünün. Ya asla o eşyayı alamazsak? Aldığımızda mutluluk yaşayamazsak? Aslında tüm duyguları, olay ve olguların harekete geçirdiğini düşünürsek; olayların olmadığı ve gelişmesiz bir dünya "düz mantık" insana yol açardı. Ne hesaba gerek var ne de kitaba...

Üzerine düşünmelerimin ve farklı düşüncelerimin sonucunda, duygu ve düşüncelerimizin oluştuğunu; herhangi bir gelişme olmaksızın put gibi yaşayacağımızı fark ettim. Kötü şeylerin de iyi şeyler kadar "olması gerektiğini" ve bunların hepsinin insan için olduğunu...

Bizim yolumuz nereye gider bilmiyorum fakat o yolun bir grafik tabloya benzeyeceği kesin. Bunun inişinin çıkışının da bizi nerelere savuracağını bilemeyiz. Tek yapacağımız, daha iyisinin bizi bulması için dua etmek. Bizi kötü durumlardan uzak tutacak şeylere inanmak ve bunu dilemek. Ansızın gelebilecek her felaket ve yeni durum için bu durum hep böyle. Bizler birer tablodan ibaret değiliz ancak bir düz çizgide yürüdüğümüz de söylenemez. Dünyanın da bir dengesi var. Her zaman kötü şeyler olmaz ve her zaman iyi şeyler de bizi bulmaz. Hepsinin kendince bir zamanı ve kanunu var.

Yaşamamız gereken şey üzüntüyse, son ses arabeskle yaşarız hayatı. Sevinmemiz gerekiyorsa da açarız bir oyun havası... Tek yapmamız gereken duruma ayak uydurmayı öğrenmek. Horon ekibine katılan birisi, latin dansıyla katılamaz. Her halayın ve her dansın bir kuralı vardır. Siz ritme ayak uydurmaya ve müziğe kulak vermeye bakın. Her dansın bir sonu var. Ömür boyu horon tepemeyeceğimize göre, her durum ve olay da bitecekken neden ömrümüzü heba etmiş gibi davranırız?