Edebiyatımızda Bir Rekabetin İzleri: Yahya Kemal ve Ahmet Haşim

Edebiyatımızın en önemli iki şairinin dostluk ve rekabet dolu ilişkisi.

Türk edebiyatının iki dev ismi, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, sadece eserleriyle değil, aralarındaki rekabetle de dikkat çekerler. Bu rekabet, edebi anlayışlarındaki farklılıklardan kaynaklanıyor gibi gözükse de kişisel problemlerle de beslenmiş ve dönemin edebiyat çevrelerinde derin izler bırakmıştır.

Ahmet Haşim: Akşam Şairi

Ahmet Haşim, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati topluluklarında yetişmiş, ancak sonrasında saf şiir anlayışıyla Türk edebiyatında kendine özgü bir yer edinmiştir. Şiirlerinde bireysel duygular, melankoli, tabiat ve insan ruhunun derinlikleri ön plandadır. Sembolizm ve empresyonizmden etkilenerek eserlerinde ahenk ve anlamı bütünleştiren Haşim, “Sanat için sanat” ilkesini benimseyen şairlerdendir. Piyale ve Göl Saatleri gibi eserleri, onun şiir dünyasının zarafetini ve inceliğini yansıtır. Ahmet Haşim, yaşamındaki kişisel yalnızlık ve kırgınlıkları şiirlerine ustaca işleyerek okurlarını hayal gücünün büyülü atmosferinde adeta bir yolculuğa çıkarır.


Yahya Kemal: Tarihin ve Geleneğin Şairi

Yahya Kemal Beyatlı, Türk edebiyatında neoklasik bir yaklaşımı benimseyerek tarih, gelenek ve kültürle modern şiiri buluşturan bir sanatçıdır. Fransız edebiyatından etkilenerek Batılı biçimlerle Osmanlı’nın kültürel mirasını harmanlayan Yahya Kemal, “sessiz derinlik” ve “zamanın ötesine geçiş” temalarını işler. Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla gibi eserlerinde, geçmişin ihtişamını günümüz okuruna ustalıkla taşımıştır. Yahya Kemal’in edebiyat anlayışı, Türkçe’nin ahengini ve gücünü en iyi şekilde ortaya koyarken milli ruhu ve aidiyet duygusunu canlandırmıştır.





Rekabetin Sebepleri

Ahmet Haşim, sembolist şiirin Türk edebiyatındaki öncülerindendir. Doğanın mistik ve melankolik yönlerini işler, bireysel duyguları ön plana çıkarır. Yahya Kemal ise neoklasik bir yaklaşımı benimseyerek Osmanlı'nın ihtişamını ve tarihsel temaları işler. Bu farklı üsluplar, iki şair arasında doğal bir rekabetin zeminini oluşturmuştur. Yahya Kemal, Ahmet Haşim'in sembolizmi bilmediğini ve saf şiiri kendisinden öğrendiğini iddia etmiştir. Ancak, Haşim'in Galatasaray'daki öğrencilik yıllarından itibaren sembolist şiirle ilgilendiği bilinmektedir. Bu tür eleştiriler, aralarındaki rekabetin boyutlarını göstermektedir. Yahya Kemal, Ahmet Haşim'e yönelik eleştirilerinde zaman zaman kişisel ithamlarda bulunmuş ve onu "Arap Haşim" olarak anmıştır. Ahmet Haşim de ona "Nişli Âgâh" demiştir. Bu tür söylemler, rekabetin sadece edebi değil, kişisel boyutlara da taşındığını göstermektedir. Yahya Kemal’in ömrünün son yıllarında kendisiyle bir nehir söyleşi gerçekleştiren edebiyat doktoru Sermet Sami Uysal’ın birinci ağızdan aktardıkları bu konuda verdiği çeşitli bilgiler bize konun sadece edebi değil kişisel olduğunu gösterir. Birinci ağızdan aktarmalar olması nedeniyle Yahya Kemal hakkındaki en güvenilir kaynaklardan biri olan "İşte Gerçek Yahya Kemal" kitabı Haşim’le ilgili sayfalarında olumlu sözler yok denecek kadar azdır. Uysal’ın aktarmasıyla: “(Yahya Kemal) Özellikle Ahmet Haşim’e çok tutulur ve aleyhinde haksız sözler ederdi. Ben bu değerli şairi müdafaa eder ve hafızamdaki şiirlerinden bazılarını okurdum. Buna tahammül edemez, kendisi sözü alır, Haşim’in mısralarını, hatırlıyamamış gibi, vezinlerini bozarak okur, bir iki defa, derdi, şairliğe yaklaşmıştı, kendisine bu yolda git dedim, hain, onu ben yanlış yola sevkediyorum sanarak saçma sapan buluşlarını takip etti ve neticede bir şey olamadı; esprileri de kendine göredir: Bana Nişli Âgâh dermiş; onun bu sözünden, söylendiği andan itibaren hiç kimsenin hafızasında bir şey kalmamıştır; ama ben onun için Arap Haşim dedim, şimdi herkes onu öyle tanır.”

Türk edebiyatının iki büyük ismi; Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, sadece eserleriyle değil, aralarındaki rekabet ve dostlukla da dikkat çekerler. Bu ilişki, edebi çevrelerde sıkça konuşulmuş ve yazılmıştır. Özellikle Ahmet Haşim'in Yahya Kemal'e yazdığı mektup, aralarındaki duygusal derinliği ve karmaşıklığı gözler önüne serer.


Mektubun İçeriği ve Anlamı

Ahmet Haşim, Yahya Kemal'e hitaben yazdığı mektubunda şu ifadeleri kullanır:

"Ben ahbâba ne evvelce, ne de son zamanlarda inandım. Senin aleyhimde şunu veya bunu söylediğini anlattıklarından bir saat sonra sana yolda tesadüf ederken kalbden gelen bir muhabbetle karşılar, sözlerini lezzetle dinler ve hafif bir acı ile ayrılırdım. Hayatımı iyice bilirsin. Dalkavukluğu yalnız ahlaki bir saikle değil, aynı zamanda uzviyetimin bana müsaadesizliği hasebiyle yapamam" der. Her şeye rağmen onu bir dostu gibi gördüğünü söyler ve devam eder.

"Bilirim, hayatında beni bir dakika sevmedin, bir dakika havamda rahat etmedin, bir dakika bana dost sıfatını tamamen vermedin. Ben bunu bilerek dostun oldum ve hâlâ dostunum, çünkü biliyorum ki bedbahtsın ve mes'ud olamayacaksın, tıpkı benim gibi."

Bu satırlar, Haşim'in Yahya Kemal'e karşı hissettiği derin duyguları ve aralarındaki ilişkinin karmaşıklığını yansıtır. Haşim, Yahya Kemal'in kendisine karşı mesafeli ve soğuk olduğunu bilmesine rağmen, ona dostluk elini uzatmış ve bu dostluğu sürdürmüştür. Aynı zamanda, her iki şairin de içsel bir mutsuzluk ve tatminsizlik yaşadığını vurgulayarak, aralarındaki ortak noktaya dikkat çeker.


Sonuç

Ahmet Haşim'in Yahya Kemal'e yazdığı mektup, Türk edebiyatının bu iki dev ismi arasındaki ilişkinin derinliklerini anlamamıza yardımcı olur. Dostluk ve rekabetin iç içe geçtiği bu ilişki, edebiyat tarihimizde önemli bir yer tutar ve her iki şairin de eserlerine yansımıştır.