Fuzuli ve Ahmet Haşim'de Aşk Kavramı

Fuzuli ve Ahmet Haşim'e göre aşk nedir?

Aşk; hepimize göre farklı tanımları olan, bazen de tanımlayamadığımız olgudur. Geçmişten günümüze aşkın tanımı, bu hissin kime duyulduğu ve insana yaşattıkları değişmiştir. Bu yazımda Divan şairimiz Fuzuli’nin aşk tanımlarını çoğu zaman divanı aracılığıyla açıklayıp Fecr-i Ati topluluğu şairlerimizden Ahmet Haşim’in şiirlerindeki aşk tanımı ile karşılaştıracağız.

16.yüzyıl şairlerimizden olan Fuzuli, döneminin ustalarından sayılmaktadır. Eserlerinde duygu, hassasiyet, melankoli, hafif hüzün ve biraz da kasvet bulabilmekteyiz. Gazel, kaside, mesnevi gibi pek çok türde eser veren şairimiz şiiri insanı yücelten ilâhî bir hediye olarak görmektedir. Eserlerinde tasavvuftan çokça esinti bulabileceğimiz şairimizin aşk kavramını beşeri olarak mı ilahi olarak mı ele aldığını tam anlayamamaktayız. Ali Nihat Tarlan, Fuzûlî ve aşk hakkında şöyle demiştir:

“Fuzûlî bir âşıktır. Güzelliklere karşı fevkalade hassastır. Leylâ ve Mecnûn mesnevisinde bu ulvi ve ilahi aşkın ruhtaki seyrini açıkça görmek kabildir. Hak güzeldir. Aşka tesir eden de o güzelliktir. Kainat binası aşk ile mamûr hâle geldi. Yaratılışın sebebi muhabbettir. Eserlerinden öyle anlaşılıyor ki, ilk hareket noktası olan beşeri aşkın üzerinde fazla durmuyor ve derhal bir karine ile güzelliğin hakikî menbaına yöneliyor.” Yani beşeri aşkı, ilâhî aşka götüren bir basamak olarak görüyor.

Aşkı, bir bilim adamının laboratuvarda deney yaparken gösterdiği titizlikle ele almış ve karanlıkta kalan her bir tanımını gün yüzüne çıkarmaya çalışmıştır. Onun şiirlerinden anlayacağımız üzere Fuzuli aşk sebebiyle acı çekmektedir fakat bu acıdan da memnundur.

‘‘Aşk derdinden hoşem, el çek ilacımdan tabip,

Kılma bana derman ki, helakım zehri dermanındadır’’

(Ey tabib! Aşk derdiyle hoşum; yaramdan el çek sen. Bana derman hazırlama ki senin merhemlerin benim ölümüm sayılır.)

Fuzuli’de bahsettiğimiz aşkın tasavvufi olduğu düşünülmektedir. Aşk, muhabbet duyulan kişi Allah’tır. Çoğu zaman aşığına gülmeyen olarak bahsedilen maşuk  yine Allah’tır. Fuzuli de duyduğu bu aşkın, maşuk tarafından fark edilmemenin verdiği acıdan memnundur.

Bildüm tarik-i ışk hatarnâkdür velî

Men dönmezem bu yoldan ölüm olsa gayeti

(Aşk yolu tehlikelidir bilirim fakat sonu ölüm olsa da bu yoldan dönmem.)

Ona göre aşk uğruna dökülen gözyaşı, Allah’a döküldüğünden insanı Allah’a yaklaştırır.

Yâ Rab belâ-yı ‘ışk ile kıl âşina meni

Gevheridür ‘ışk bahrinün Fuzûlî âb-ı çeşm

Lîk bir gevher ki lutf-ı Hak anadur müşterî

(Ya rab aşk belası ile beni tanıştır. Ey Fuzûlî! Gözyaşı aşk denizinin incisidir. Fakat bu öyle bir incidir ki onun müşterisi Allah’ın lütfudur)

Bir beytinde de kendindeki aşkın Mecnun’daki aşktan daha üstün olduğunu savunur. Mecnun aşkını ilan edip herkesçe bilinmesini sağlamıştır ama Fuzuli’deki aşk ilelebet onda saklı kalacaktır.

‘’Bende Mecnun’dan fuzun aşıklık istidadı var

Aşık-ı sadık menem, Mecnun’un ancak adı var’’


Bu birkaç beyitten Fuzuli’nin tasavvufa yöneldiğini ve eserlerinde çoğunlukla Allah’a olan sevgisinden çektiği acıları ve bu acılardan duyduğu hoşnutluğu dile getirdiğini gözlemlemekteyiz. Tabii ki her eseri için ilahi aşk konuludur diyemeyiz. Bazı eserleri vardır ki bahsettiği aşkı beşeri yerine ilahi aşka bağlamak eseri anlamsızlaştırmak sayılır.


Fecr-i Ati’nin en güçlü şairi sayılan Ahmet Haşim, güçlü bir sembolist ve empresyonisttir. Annesini küçük yaşta kaybetmesi, kendisini asla beğenmemesi dolayısıyla şiirlerinde genel bir kasvet hakimdir. Kendini beğenmemesini Yahya Kemal şöyle anlatır, "Kendisinin son derece çirkin bir adam olduğunu zannediyordu ve bu zan, ona, ilk gençlik çağlarından son gençlik demine kadar hayatı zehreden tasalardan biri olmuştur. Bir gün demişti ki: "- Moncher, dün gece, bu suratımın hali uykumu kaçırdı. Onu şöyle hayalimde tashih edeyim dedim. Mesela alnımı daha muntazam bir şekle soktum. Kafamı lepiska saçlarla örttüm. Yanağımdaki Halep çıbanını hazfettim. Ağzımı ufalttım, çenemi incelttim. Gene bir şeye benzemedi. Anladım ki, bu kafayı kökünden söküp atmaktan başka çare yok."

Bu beğenmemezlik sebebiyle şiirlerinde kızıl kahve tonları hakim olup zamanlama akşamüzeri veya akşamdır. Ahmet Haşim’de aşk problemli bir konudur diyebilmekteyiz. Kendisinin çirkin olduğunu düşünmesi veya aşık olduğu kadınların onu sevmemesi sebeplerinden Haşim ‘’bu belde’’ de aşkı bulamayıp ‘’O Belde’’ şiirini kaleme almış, neslin onu anlamamasından yakınmıştır.

“Sana yalnız bir ince tâze kadın

Bana yalnızca eski bir budala

Diyen bugünkü beşer,

Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,

Bulamaz sende, bende bir ma’nâ,”


Şeb-i Nisan şiirinde yalnızlıktan şikayet ederek sevgiliye seslenir:

“Eşcâr u hevâ gölgede sessiz sarışır, gel!

Gel, yalnızım, ey beklenilen hüsn-i muhayyel!

Haşim hem aşkı isteyen, sevgiliyi çağıran bir şairdir hem de yüzünden şikayetçi olduğundan sevgilinin gelmeyeceğini düşünen umutsuz bir şairdir.

İlerleyen yıllardaki şiir ve yazılarında aşka ve kadına bakışı oldukça değişmiştir. Aşkı arayan adamın yerini kadını acımasızca eleştiren bir adam almıştır artık. Kürk isimli yazısında “tırnaklarını uzatıp sivrilten, vücudunu baştanbaşa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki insandan başka bir hayvana benzemek için uğraşıyor” cümlesini sarf edip “Garden Bar’da Konuşan iki Adam” isimli yazısında Kim diyor ki kadın şimdi, eskisi gibi, yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında hakiki çehreyi hiç görmek kabil mi? Boyalar olmasa bilmem kadın ne yapardı? Sorularını soruyor. Kendi sorularına yine kendisi ‘’Kadın ne yapardı bilmem. Fakat boyalar olmasa bilmem ki nasıl göz boyanırdı?” şeklinde cevap olmuştur.

Bu birkaç eser alıntısından Haşim’deki aşk ve kadın kavramının kesinlikle beşeri olduğunu anlamış bulunmaktayız. Yine bu örneklerden yola çıkarsak Haşim’in özgüvensizliğinin onu gün geçtikçe karşı cinsten soğuttuğunu ve kendisine vakti zamanında yapılan kötü yorumların acısını çıkartırmışçasına karşı cinsi eleştirdiğini görebilmekteyiz. Bu yazımda yüzyıllar içinde aşka bakış açısının nasıl değiştiğini ve şairlerin hissettikleri aşkı dışavurum şekillerinin nasıl evrildiğini gözlemledik.

KAYNAKÇA

(tarih yok). https://www.turkedebiyati.org/ahmet_hasim.html adresinden alındı

(tarih yok). http://edebice.net/2015/07/10/gol-saatleri/ adresinden alındı

(tarih yok). https://www.liseedebiyat.com/metn-ncelemes/4718-usanmaz-mi-fuzuli.html adresinden alındı

(tarih yok). http://www.ekultursanat.com/siir/eser-2895-Ilm-kesbiyle-paye-i-rifat-Fuzuli adresinden alındı

Devellioğlu, F. (2011). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat. Ankara: Aydın Kitabevi.

GÜLŞEN, H. (2013). MONTAIGNE VE AHMET HAŞĐM’DE AŞK VE KADIN ÜZERĐNE. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 281-293.

HAKVERDİOĞLU, Y. D. (2012, ŞUBAT). https://arastirmax.com/en/system/files/dergiler/79201/makaleler/5/1/arastirmax-fuzulide-ask-asik-kavrami.pdf adresinden alındı

Kamar, Y. (tarih yok). http://www.yucelkamar.com/2015/08/24/aska-asik-bir-gonul-insani-fuzuli/ adresinden alındı