Efsanenin On İki Görevi: Herkül- Son Beş Görev (Bölüm 3)
Zaferin bedeli ağırdır; kahramanlık yalnızca güç değil, ruhun sınavıdır.
Güç, cesaret ve akıl sınavlarının sonuna yaklaşılırken Herkül artık sıradan bir kahraman değil, bir mitin beden bulmuş haliydi. İnsan etiyle beslenen kısraklardan savaşçı Amazonlara, üç gövdeli devlerden altın elmaları koruyan ejderhaya kadar her görev, onu sınırlarının ötesine taşıdı. Ancak kaderin en büyük meydan okuması hâlâ önündeydi: Yeraltı Dünyası’na inip Kerberos’u canlı olarak geri getirmek. Bu defa düşman sadece bir yaratık değil, ölümün kendisiydi. Peki, bu son görev onu gerçekten arındıracak mıydı, yoksa efsanenin bedeli çok mu ağır olacaktı?
Sekizinci görev ise Diomedes’in insan yiyen vahşi kısraklarını bulup Miken’e getirmekti. Diomedes Trakya’da yaşayan çok vahşi bir kraldı. Kısraklarını hep öldürdüğü düşmanlarının ya da yabancıların etiyle besliyordu. Kısraklar da öyle vahşileşmişlerdi ki hiçbir kuvvet onu kontrol altına alamıyordu. Herkül yanına birkaç kişi alıp Trakya’ya gitti ve Diomenes ile savaştı ve bu savaşın sonunda Diomenes’i yenip öldürdü. Sonrasında kralın etlerini de insan etiyle beslenen kısraklarına verdi. Etleri yiyen kısraklar sakinleşti ve Herkül onları sakin bir şekilde Miken’e götürdü.
Dokuzuncu görevde Herkül Amazonlar Kraliçesi Hippolyta’nın büyülü kuşağını alıp Miken’e getirmekti. Amazonlar tamamen kadınlardan oluşan savaşçı bir topluluktu. Kraliçeleri Hippolyta, savaş tanrısı Ares tarafından verilen bir kuşağı belinde taşıyordu. Eurystheus’un kızı bu kuşağı çok beğeniyor. Bu sebeple Herkül için görev vaktiydi. Kraliçe Hippolyta Herkül’ü gayet dostça karşıladı ve Herkül’ün kahramanlıklarını duyunca kemeri kendi isteğiyle hediye etti. Hera ise bu durumdan mutlu olmadı ve hemen bu görevi zorlaştırmak istedi. Amazon kadınlarını kışkırttı ve aslında Herkül’ün kraliçeyi kaçırmaya geldiğine dair bir söylenti yaydı. Bunu duyan Amazonlar Herkül’ün gemisine saldırdı. Bunu bir tehdit olarak gören Herkül’ün karşı saldırıya geçmesi sonucu Hippolyta öldü ve bu güçlü adam kuşağı zorla alarak Miken’e dönmüş oldu.
Onuncu görev ise üç gövdeli Geryon’un sığırlarını çalıp onları Miken’e taşımaktı. Geryon Ertheia adında bir adada yaşayan korkunç bir yaratıktı. Bu yaratığın üç gövdesi, üç başı ve altı tane kolu vardı. Geryon güçlü bir çoban köpeği ve bir kahraman çobanı tarafından korunan büyülü bir sığır sürüsüne sahipti. Herkül işi hiç de kolay olmayacaktı. Öncelikle uzun yolculuğunda Afrika’yı geçerken o kadar terledi ki güneşe sinirlenip ok attı. Güneş tanrısı Helios bu cesaretini ödüllendirerek ona bir kayık verdi. Herkül bu kayığı kullanarak Atlas Okyanusu’nu geçerek adaya ulaştı. İlk başta güçlü köpeği öldürdü ve sonrasında çobanı da öldürünce sığırlara yöneldi. Elbette Geryon onu durdurmaya çalıştı ama Herkül onu tek okuyla öldürdü. Güçlü delikanlı dönüş yolunda çıkan engelleri de aşıp sürüyü Miken’e getirdi.
Herkül’ün on birinci görevi Hesperidler Bahçesi’ndeki altın elmaları alıp Miken’e götürmekti. Bahçe Hesperdiler tarafından korunuyordu. Bu görevi zorlu yapan şey ise bahçenin girişindeki devasa yılan Ladon’du. Herkül deniz tanrısı Nereus’u yakaladı ve onu bahçenin yerini söylemesi için zorladı. Sonrasında da zincire vurulmuş Prometheus ile karşılaştı. Zeus Prometheus’u ceza olarak kayaya bağlamıştı ve onun ciğeri her gün bir kartal tarafından yeniyordu. Herkül kartalı öldürdü ve Prometheus’u serbest bıraktı. Prometheus’da ona elmaları almak için Atlas’tan yardım alması gerektiğini söylüyor. Atlas elmaları getirmek için Ladon’u atlayabileceğini söyledi ama karşılığında Herkül’den gökyüzünü tutmasını istedi. Daha sonra Atlas elmaları aldı ama gökyüzünü geri taşımak istemedi. Herkül zekasını kullanıp onu da alt etti. Omuzlarını düzeltmek için gökyüzü tutsun diye Atlas’tan yardım istedi. Atlas gökyüzünü geri sırtladığında Herkül hemen elmaları alıp oradan kaçtı.
Herkül’ün on ikinci ve en son görevi cesaretini ve fiziksel gücünü en çok zorlayan görevi olmuştu. Yapması gereken ise Hades’in üç başlı köpeği Kerberos’u canlı olarak Yeraltı Dünyası’ndan çıkartıp Miken’e getirmekti. Herkül Yeraltı Dünyası’na ulaşmadan önce birçok engel ile karşılaştı. İlk adım olarak Eleusis Gizemleri’ne katılarak ölüler diyarına gidebilmesi için gerekli bilgiyi aldı. Yeraltı Dünyası’nın kayıkçısı Charon canlı insanları Styx Nehri’nden geçirmedi ama Herkül’ün büyüklüğü karşısında bir şey yapamadı ve onu nehrin karşısına geçirdi. İşte en zorlu kısım gelmişti. Hades’i ikna edip Kerberos’u yanına alması gerekiyordu. Eğer Herkül köpeği silah kullanmadan yenebilirse Hades köpenin Yeraltı Dünyası’ndan çıkmasına izin verecekti. Herkül Kerberos’un üç başını sıkıca kavradı ve onunla boğuşmaya başladı. Zincirlerini çekiştirerek onu etkisiz hale getirdi. Artık gücüyle Kerberos’u kontrol altına almıştı. Böylece son görevini de başarıyla tamamladı.
Herkül’ün on iki görevi, yalnızca fiziksel gücünü değil, zekâsını, iradesini ve kararlılığını da sınadı. Yenilmez bir savaşçıdan, efsaneleşmiş bir kahramana dönüşen bu adam, devleri yendi, kutsal hayvanları yakaladı, doğayı kontrol etti ve hatta ölümün kapılarını araladı. Her bir görevi, onun kefareti için bir adım, ölümsüzlüğe uzanan yolculuğunun bir parçasıydı. Bu yolculuk sadece vicdanını mı rahatlatmıştı yoksa gerçekten yaptıklarının bedelini ödemiş miydi hiçbir zaman bilemeyeceğiz.