Eğitim mi, Öğretim mi?

Eğitim öğretim üzerine bir yazı.

Doğuyoruz, biraz büyüyoruz ve ardından da yaklaşık 20 yıl sürecek olan eğitim öğretim hayatımıza başlıyoruz. Peki bize okullarda gerçekten eğitim veriliyor mu yoksa daha çok öğretime mi odaklı ve daha da önemlisi bu öğretim de ezbere mi yönelik? Eğitim, öğretim özgürce mi yapılıyor yoksa öğretmenlerin üzerinde bir baskı var mı? Gerçi baskı yerine "mobbing" kelimesini de kullanabiliriz. Biraz bu konu hakkında bir şeyler karalamak istiyorum umarım beğenirsiniz.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Hasan Ali Yücel'in önderliğindeki projenin sonunda köy enstitüleri açılmış, köylerde yaşayan zeki çocukların bu enstitüler yardımıyla öğretmen olup tekrardan köylere giderek oradaki hayatı kalkındırması sağlanmıştı. Yaklaşık 15 yıl köy enstitüleri ayakta kalmıştı. Kademeli olarak kapatılmaya başlanan köy enstitüleri 1951 yılında tamamen kapatılmıştı. Bu yıldan sonra ilköğretmen okulları açılmış ve onlar da ilerleyen yıllarda kapatılarak öğretmen liselerine dönüşmüştü. Öğretmen liseleri de anadolu öğretmen liselerine dönüşmüştü ve 1989 yılından 2014 yılına dek hizmet vermiş, 2014 yılında da anadolu, sosyal bilimler ve fen liselerine dönüştürülmüştür.


Bu anadolu öğretmen liselerinde müfredatın yanı sıra formasyon dersleri de veriliyordu. Eğitim Psikolojisi, Eğitim Sosyolojisi, Öğretim İlke ve Yöntemleri dersleri bunlara örnek olarak verilebilir. Bu liselerden mezun olan öğrencilere, öğretmenlik bölümlerine girişte kullanabilecekleri ekstra puan verilir ve bu da anadolu öğretmen liselerinin tercih edilmesi için albeni oluştururdu. Aynı zamanda bu dersler olası bir öğretmenlik bölümü tercihi için öğrenciye bir ön bilgi olurdu. Üniversitede de öğretmenlik bölümlerinde formasyon derslerine devam edilir ve bu sayede mezun olduktan sonra öğrenci ile aralarındaki ilişkinin daha iyi olması amaçlanır. Tabii ki bu sadece verilen derslerle ilgili değil aynı zamanda kişinin kendi psikolojisi ile de ilgilidir.

Değişen - oyuncak hâline gelen - eğitim sistemi ve artan sosyal medya kullanımı nedeniyle günümüzde öğretmenlerin işi ne yazık ki daha zor hâle geldi diyebilirim. Bunu da şöyle açayım; eskiden veliler öğretmenlerin işine karışmazken günümüzde herhangi bir olayda - öğrenciye yönelik şiddet hariç - öğretmenin başında bitiveriyorlar. Bu da öğrencilerin daha özgür olmasına ve öğretmenlerin de ellerinin bağlanmasına yol açıyor.

Çocukların küçük yaşlarda ağlamamaları için ellerine telefon, tablet tutuşturan ebeveynlerin aslında çocuklarının dikkatlerini toplayamamalarına neden olduklarını düşünüyorum. Çünkü bu tür aletlerle ilgilenen çocuklar ilgilerini dağıtabilecek birçok etmen olabiliyor. Bunlardan bazıları; oyun oynarken ekranda beliren reklamlar, yukarıda beliren bildirimler olabilir. Konu dağılmadan toplayalım, bunların hepsi bir araya geldiğinde öğretmenlerin çocukların dikkatleri dağılmadan onlara bir şeyler verebilme süresi de ne yazıkki düşüyor.

Lise sınavı ve üniversite sınavı öğrencileri ezbere iterken öğretmenler de buna uyum sağlıyor. Tonlarca formül, edebi akımlar ve tarihi bilgiler ezberletiliyor ve kim daha iyi bir şekilde ezberlediyse ona göre okullara yerleştiriliyorlar. En iyi sayısal zekaya sahip olanlar genelde tıp yazarken, sırf okuldan sonraki gelecekleri daha iyi olsun diye tarihe, felsefeye ve edebiyata ilgili öğrenciler başka bölümlerde okuyorlar. Bütün bunlar bence değişmesi gereken şeyler ancak ne yazık ki yakın gelecekte değişmeyecekler. 12 yıl boyunca matematik öğrenip matematik çözülemiyor. Ana dilimiz olan Türkçe testlerinde ortalamanın altında bir başarı gösteriliyor. Bu durumlar bana bir problem olduğunu hissettiriyor. Umarım ilerleyen yıllarda bunlar değişir ve daha iyi bir eğitim sistemimiz olur.