Eğitime Eleştirel Bir Bakış

Eğitim ortamı nasıl olmalıdır ya da günümüz eğitim sistemindeki eksiklikler nelerdir sorularına küçük bir cevap.

Eğitim ortamı nasıl olmalıdır ya da günümüz eğitim sistemindeki eksiklikler nelerdir sorularına eminim hepimizin bir cevabı vardır. Bugün bu soruyu bir kez daha sordum kendime ve cevapları birlikte inceleyelim istedim.

Bana kalırsa eğitimdeki en önemli ve öncelik verilmesi gereken nokta kişinin ilgi ve yeteneği doğrultusundaki dersleri almasıdır. Günümüz eğitim sisteminde gördüğüm en büyük hata, öğrencilere gram ilgilerinin olmadığı dersleri verip ilerde kullanmayacakları bilgileri öğretmeleridir. Bu sistem yüzünden öğrenci kendini başarısız hissetme ve okuyup ilerlemeye dair hevesini kaybetmektedir. Yapılan bu dayatma, bir balıktan uçmasını istemekle eş değerdir gözümde. Öğrencinin neye yatkın olduğu ölçülmediği ve gözlemlenmediği için de üniversite sınavı döneminde birçok öğrenci yanlış seçimler yapmakta ve mutsuz bir eğitim hayatı geçirmektedir çünkü potansiyelini ve eğilimlerini keşfedememiştir.

Eğitimdeki en önemli ikinci şey ise anlayışlı ve yenilikçi öğretmenlerdir. Bir öğretmenin görevi yalnızca bilgi vermek değildir. Bir anne, baba ya da kardeş şefkatiyle yaklaşarak öğrencinin sorunlarının üstesinden gelmesine yardım etmektir. Sorunlarına çözüm arayışındaki öğrenci kendini yalnız hissetmediğinde daha kolay bir dönem geçirecek ve derslerine daha rahat odaklanabilecektir. Anlayışlı bir öğretmene soru sormaktan çekinilmez ve dersler daha büyük şevkle dinlenir. İyi bir öğretmen ezberci sistemi dayatmak yerine gerçekten bir şeyleri öğretmeye çabalar. Ayrıca öğretmenlerin emeklilik yaşı 50’yi geçmemelidir çünkü öğrenci, karşısında dinamik öğretmenler görmek ister. Emeklilik yaşının geç olmaması, mezun olan genç öğrenciler için de istihdam alanı ve tecrübe kazanma imkânı sağlayacaktır.

Okulun bulunduğu çevre ve öğrenciye sunulan imkânlar da en az ders ve öğretmen seçimi kadar önemlidir. Öğrenci, hayatının her alanında beton alanlarla karşı karşıya gelmekte ve dört duvar arasına tıkılmaktadır. Bu durum göz önüne alınarak öğrenciler için yeşille iç içelik sağlanmalı ve okullardaki hapishane ortamı kaldırılmalıdır. Günümüz okullarında asfalt atılmış bir bahçe, demirlerle çevrilmekte ve kapılara birer güvenlik görevlisi dikilerek öğrencinin dışarı çıkması engellenmektedir. Bu durum öğrencide hapishanede olduğu hissi uyandırabilir. Özgür olmayan bireyler, özgün düşünceler de üretemezler. Okullarda verilen eğitim sistemi ve öğretmenlerin tutumu da özgürlükçü ve özgün düşünceye ket vurmaktadır. Öğrenci her daim, saygı çerçevesi içinde, öğretmeni ile belli konularda tartışabilmeli ve kendini rahatça ifade edebilmelidir. Aksi hâlde yetişen neslin bir koyun sürüsünden farkı kalmayacaktır.

Öğrenci yalnızca derslerle sorumlu tutulmamalıdır. Bireyin sosyal hayatı da eğitime dâhil edilmeli, gönüllü çalışması yahut sosyal aktivitelere katılması da eğitim hayatında rol oynamalıdır. Günümüz eğitim sistemi yalnızca matematik ve fizik gibi sayısal derslerden ibaret sayılmakta, sözel alanlar yetersizlik olarak görülmektedir. İşsiz kalınacağı düşüncesi ve bilinciyle de, şans eseri ilgi alanlarını keşfedebilen öğrenciler, istedikleri bölümü tercih edememektedir.

İyi bir eğitim sistemi ön yargılardan ve ezberci sistemden uzak olup öğrenciyi yalnızca çalışması gereken bir makineden ayırt etmelidir. Kişiyi yönelimleri ve yetenekleri doğrultusunda eğitmeli, sosyal bir birey olmasına ve sorunlarını çözebilecek beceriyi kazanmasına yardım etmelidir. Öğrencinin doğa ile iç içeliği sağlanmalı, böylece günlük kaygılardan uzaklaşmasına imkân verilmelidir. Bazı dersler uygulamalı öğretilmelidir böylece bilgiler teorikte kalmaktan kurtarılmalıdır. Ayrıca öğrenciye tartışma alanları yaratılarak hakkını savunabilen, kendini ifade edebilen, özgün ve özgür düşünebilen bireyler yetiştirilmelidir.