Öğretmenlik Zor Bir Meslek Mi?

Öğretmenlik mesleği hakkında yorumlarım.

Öğretmen kelimesi TDK'ye göre, mesleği bilgi öğretmek olan kimse, hoca, muallim, muallime anlamında kullanılmaktadır. Bana göre öğretmen, öğrenmeyi öğreten ilham veren, önce kendisine öğreten sonra karşısındakine aktaran kişidir. Ağzından çıkan söylemlerden ve aktardıklarından ziyade göstermiş olduğu davranışların ve aksiyonların öğrenciler tarafından benimseneceğinin bilincinde olması gerekir. Öğrenci odaklı olmalı, empati yapabilmeli ve öğrencisine bilginin değerini aktarabilmelidir. Dersin konuları hızlı hızlı yetiştirmekten ziyade çocuğun kendisini yetiştirebilmesine katkıda bulunmalıdır.


Sabır gösterebilmek günümüz öğretmenlerinde maalesef ki zor görülen bir durumdur. Haberlerde çıkan 'Öğretmen öğrencisini dövdü veya hırpaladı.' şeklinde olumsuz görüntüler aileleri tedirgin etmektedir. Artık aileler çocuklarını okula götürürken tedirginlik yaşamaktadırlar. Öğretmen insan yetiştirir. Bunun ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu çocuğu olan aileler çok iyi bilmektedir. Okul, çocukların ikinci yuvasıdır. Sıcaklığı, samimiyeti ailesinde gördüğü davranışların devamını ikinci yuvasında devam ettirilmelilerdir ki büyüdüğünde gördüklerini aktarabilme gücüne sahip olsunlar. Sabır ve şefkatin muhakkak olması gerektiği bu meslekte, zor ama minik bir bedenin kalbinde varlığının olduğunu bilmek bir öğretmen için çok mutluluk verici bir duygudur.

Öğretmenlik, fiziksel ve psikolojik açıdan yoran ve yıpratan bir meslek grubudur. Mesleğinin bilincinde olan bir öğretmen asla öğrencilerini ikinci plana atma ve yalnızca maddi getiriye önem verme düşüncesinde olmaz. Şu anda öğretmenler her ne kadar hak ettikleri maaşı alamasalar da çoğu öğretmenin mesleğini devam ettirmesindeki sebep, öğretme güdüsünü ve çocukları sevdiği için yapmasıdır. Sınıftaki her çocuk ile ayrı ayrı ilgilenerek kavrayamadığı konuları tekrar tekrar anlatmaktan asla gocunmaz.

Aile, çocuğu hayata hazırlarken temel davranışları ve sorumlulukları öğretse de öğretmenlere sadece ders anlatıp sınıftan çekip gitme görevi düşmez. Çocuğu hayatın kendisine hazır hâle getirir. Sadece öğrenci ile de bitmiyor maalesef ki. Veli toplantıları ve öğrenci durumlarının velilerce tartışılması, çeşitli yollar gözetilerek sorunların ortadan kaldırılması için mücadele etmek zordur. Bu yüzden öğretmenler çocukların küçüklük yaşlarından itibaren unutamayacağı kalıcı hasarlar bırakabilecek bir meslektir. Maaşların yetersizliği, psikolojik ve fiziksel yorgunluk, mesai saatleri, eğitim sisteminin kötü ilerleyişi gibi faktörler öğretmenleri oldukça yıpratan ve meslekten soğutan unsurlardır.

Özellikle benim en çok gözlemlediğim gerek lise ve üniversite yıllarımda muzdarip olduğum bir konu var. Bu konu, her geçen gün kötüleşen öğrenci profilidir. Bu durum beni o kadar çok üzüyor ki. Öğrencilerin bu sonu nereye varacak çok merak ediyorum. Ülke olarak genç nesile bu kadar ihtiyacımız varken, bu denli öğrencileri kazanmamız gerekirken kötü bir öğrencilik hayatı gözlemliyoruz. İdealist bir öğretmeni asıl yoran, üzen, canını acıtan durum bu yaşa kadar farkındalık oluşturamamış sorumsuz öğrencilerin yetişmesidir.

Küçükken öğretmen olmayı hayal eden, kendi kendine ders anlatan bundan çok mutlu olan bir çocuktum. Sonrasında başka bir meslek tercih etsem de akademik kariyer yolunda ilerlemeyi düşünen bir tarafım da var. Ama gitgide sayısı artan bilinçsiz öğrencileri gördükçe ve en önemlisi bir şeylerin değişmediğine şahit oldukça bu mesleği devam ettiremeyecekmiş gibi geliyor. Diğer yandan etkili olabileceğim bir çok öğrenci olacağının da farkında olsam da ne yapmam gerektiği konusunda biraz zorlanıyorum.

Unutmayın ki öğretmenler birer anne baba görevi görürler. Hatta annemizden babamızdan daha yakın olduğumuz öğretmenler bile vardır. Onların kıymetini bilelim, ülkemizin geleceği için çalışkan ve faydalı bireyler olmaya gayret gösterelim. Çünkü buna çok ihtiyacımız var.