Neden İngilizce Öğrenemiyoruz?

Bir İngilizce Öğretmeni’nin toplum problemimiz olan İngilizce öğrenme hakkındaki görüşleri.

İlköğretimin ilk yıllarında başlayıp lise sonuncu sınıfa kadar İngilizce eğitimi alıyoruz. Peki, biz bu İngilizceyi neden öğrenemiyoruz?

Bu soruya yanıt bulabilmemiz için aslında ilk olarak Türkiye’nin eğitim sistemine şöyle bir bakmamız gerekiyor.

Çoğumuzun bildiği gibi, ilkokul eğitiminden ortaokul seviyesine geçerken herhangi bir sınav uygulanmıyor. Ortaokuldan liseye geçerken Liselere Giriş Sınavı (LGS), liseden üniversiteye geçerken de Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sınavı uygulanıyor. Yani sınav üzerine kurulmuş bir sistem olarak özetleyebiliriz K-12* sistemini. Bu sınavlar gerçekten ölçmek isteneni ölçüyor mu o da başka bir makalenin konusu tabii.

Hal böyle olunca, dil öğrenimin gerçekliği de sorgulanıyor. Gerçek hayatta dilin amacı iletişim kurabilmek ve insanların düşüncelerini aktarmasıdır. Bu tüm dillerde geçerlidir. Aslında dil, iletişim için sadece bir araçtır. İngilizce eğitiminde, ya da herhangi bir dil eğitiminde de bu gerçeğin unutulmaması gerekir.

Birçoğumuzun aklına İngilizce dersi denildiğinde kelime ezberlemek, -s takısı, -ing takısı gibi karışık kurallar silsilesi gelebilir. Bunun sebebi de aslında akademi tarafından geçerliliğini yitirmiş bir öğrenim metodunun hala kullanılmasıdır.

Dilbilgisi-çeviri yöntemi (Grammar Translation Method), ilk önce dilin kurallarını detaylıca açıklayıp sonrasında örneklerle (boşluk doldurma, cümle tamamlama, vs.) pekiştirme yapmaktır. Bu yöntem her ne kadar sınav bazlı ve geçici süreli etkili olsa da, maalesef dili günlük hayatta kullanabilmek için yeterli değil. Kısacası, Türkiyede İngilizce eğitimi sadece okul hayatı için etkili. Orası da tartışmaya açık. Ayrıca, yukarda bahsettiğim sınava dayalı eğitim sistemi de ezbere dayalı öğrenmeyi kaçınılmaz kılıyor.

Bir bebek nasıl kendi dilini öğrenir düşünün. Etrafındaki insanları izler, dile maruz kalır, sesler çıkarır, taklit etmeye çalışır ve bir süre sonra önce kelime, sonra da cümle kurmaya başlar. “Ama okulda da maruz kalıyoruz o kadar hocamız konuşuyor” diyor olabilirsiniz. İngilizce derslerinde konuşulan dil ne kadar gündelik hayattan ve gerçek? Aslında ayrımı bu noktada yapmak gerek.

Zamanla klişeler oluşmuştur. “How are you?” sorusuna milli olarak “I am fine, thanks” cevabını veririz. O “fine” kelimesi bile o kadar gündelik hayattan değildir ki. Dili ezberlemek zorunda kalırız. Kalıplaşmış cümlelerle sınavlarımızı geçeriz belki ama, öğrendiğimiz dili iletişim için bir araç olarak kullanamayız.

“Öğrenen nasıl öğreniyor o zaman, tüm suç eğitim sisteminde mi?” diyor olabilirsiniz. Tabii ki sadece eğitim sisteminde bitmiyor. Bebek örneğini düşünün, ne yapıyordu dili öğrenirken? Gerçek dile maruz kalıyordu. Aslında hep bir klişe vardır ya, “yabancı dizi izle”, “yabancı müzik dinle” vs. Türkiye’de aldığınız İngilizce eğitiminin yanında gerçekten bunları yaparsanız, dili öğrenebilirsiniz çünkü dil gerçekten de nankördür. Uzun lafın kısası, İngilizce öğrenmek istiyorsanız İngilizceye bir yerden ulaşıp hayatınızın içine dahil etmeniz gerekiyor.

Yani özetlemek gerekirse:

Hayattaki tüm her şey gibi dil de, iyi bir dil eğitiminin yanında, bolca çaba ve emek gerektirir.

 

 

*K-12: Anaokulundan liseye kadar olan eğitim kademelerine verilen ad.