Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın “Marifetname” Eserinde Karakter Çözümü
Nefsi bilmek için bedeni bilmek, bedeni bilip tanımak için de anatomi, astronomi ve matematik bilmek gerek.
Tarih, kültür, din ve bilim açısından oldukça yetkin bir insan olan İbrahim Hakkı, 1703 yılında Erzurum’da doğmuştur. 18. yüzyılın yetiştirdiği çok yönlü, büyük bir düşünürdür. O, hem dinî ilimlerle hem de müspet ilimlerle ilgilenmiş ve Türk düşünce ve kültür hayatına büyük katkılar sunmuştur. İbrahim Hakkı, dinî ilimlerle müspet ilimleri başa baş götürmeye çalışmış ve Hakkı Bilmeyi düşünce sisteminin merkezine almıştır. Kendisi özellikle şu yönleriyle öne çıkmıştır: araştırmacı bir bilim adamı, mutasavvıf, sosyolog, psikolog, anatomi ve astronomi bilgini, iyi bir öğretmen ve ahlâkçıdır. Ek olarak, zamanının bütün ilimlerini tetkik ederek tahlil edip sorgulayan ve özümsemeye çalışan bir filozoftur.
On beşten fazla kitabı olduğu bilinmektedir. Bunların içinde fikirlerinin ağırlıklı yer aldığı temel eseri Mârifetnâme’dir. Bu eser Türkçe olarak yazılmış, Arapça, Farsça ve Fransızca gibi değişik dillere çevrilmiştir. Mârifetnâme, içerik olarak hem metafizik hem de pozitif bilimleri içermektedir. İbrahim Hakkı, bu eserinde genel olarak itikat ve ibadet, astronomi, astroloji, biyoloji, anatomi, fizyoloji, jeoloji, matematik, tasavvuf, felsefe, ahlâk, sosyoloji, psikoloji vb. konulara yer vermiş ve eserini 400’e yakın eserden faydalanarak, kendi bakış açılarını, katkı ve eleştirilerini de ilâve ederek yazmıştır.
Bu eser temelinde felsefi bir eserdir. İbrahim Hakkı’nın felsefesi, Türk-İslâm felsefesinin temeli olan Kur’ân’a dayanmaktadır. İslam felsefesi içinde kalbi esas alan yaklaşımı benimsemiştir. Marifetnâme de bu durumu şöyle ifade etmiştir: Nefsi bilmek için de nefsin bineği mesabesinde olan bedeni bilmek, bedeni bilip tanımak için de anatomi, astronomi ve matematik bilmek gerekir. Çünkü insan kendisini ne kadar iyi tanırsa onu yaratanı da o ölçüde iyi tanımış olur. Ona göre, bu tanıma ve bilme işi de ancak astronomi ve anatomi ilimleri aracılığı ile gerçekleşebilir. Bu bağlamda Gazâlî’nin şu sözünü anımsıyoruz: “Anatomi ve astronomi bilimlerini bilmeyenler, Allah’ı bilme bilgisinden yoksundurlar.”
İbrahim Hakkı’ya göre insan bedeninin yapısının ve işleyişinin bilinmesinde insan için üç fayda vardır. Bunlar:
1. Bu muazzam sanat eseri yapıyı görüp, ondaki düzen ve mükemmel işleyişi anlayınca, onu yaratan ve düzenleyen Allah’ın büyüklük ve mükemmelliğini anlarız.
2. Bunca faydalı, idrak edici ve güzel bir terkibi icat eden yaratıcının her şeyi bilen, hikmet sahibi bir varlık olduğunu bizzat onun eserinde görmüş oluruz.
3. Allah’ın insanlara çeşitli lütuf, yardım ve merhametini, şefkatini idrak ederek insanları her an terbiye ettiği bilgisine tanık oluruz.
Bu yazımızda Marifetnâme’nin kıyafet ilmi bahsine göre “İnsanların hareketleri ve fiziki yapısı, karakteri nasıl etkilemektedir?” sorusunu örneklerle açıklayacağız.
1. Yüz ve Alın
• “Alnı geniş olan kişi, irfan sahibi olur. Alnı dar olan ise, aklı kısa ve geçimsiz olur.” (Marifetnâme, s. 213)
• “Alnı düz ve çizgili olan kimse, sebat sahibi olur. Alnında kırışıklık çok olan ise, sabırsız ve acelecidir.” (Marifetnâme, s. 214)
Yüzü geniş ve alnı açık olan insanların cömert, iyi huylu ve güvenilir olduklarına inanılır. Özellikle geniş bir alın, kişinin düşünce dünyasının derin olduğunu ve bilge bir karaktere sahip olduğunu gösterir. Buna karşılık, dar alınlı kişilerin daha inatçı ve sert mizaçlı oldukları ifade edilir. Örneğin, alnında uzun ve düzgün çizgiler bulunan bir kişinin sabırlı ve dengeli olduğu; kırışıklıkları yoğun ve dağınık olan bir kişinin ise sinirli ve huzursuz olduğu düşünülür.
2. Gözler
• “Büyük ve nurlu gözlü olan, gönlü güzel olur. Küçük gözlü olan ise içten pazarlıklı ve ketumdur.” (Marifetnâme, s. 216)
• “Göz rengi koyu olan kişi metin ve azimli olur. Açık gözlü olan ise yumuşak kalpli ve hislidir.” (Marifetnâme, s. 217)
Gözler, İbrahim Hakkı’nın karakter analizi açısından en fazla önem verdiği organlardan biridir. Marifetnâme’ye göre, gözlerin şekli, rengi ve bakış tarzı kişinin niyetini ve ruhsal durumunu ele verir. Büyük, parlak ve canlı gözler, o kişinin merhametli, anlayışlı ve samimi bir karaktere sahip olduğunu gösterir. Bunun yanında, gözleri küçük ve çukurda olan bireylerin genellikle içe dönük, çekingen ve soğuk yapılı olduklarına inanılır.
3. Kaşlar ve Dudaklar
• “Kaşı kalın olan, sözü mert ve yüreği kuvvetli olur. Kaşı ince ve yay gibi olan ise nazik ve narin olur.” (Marifetnâme, s. 218)
• “Dudakları kalın ve dolgun olan kişi, sıcakkanlı ve sevecen olur. Dudakları ince olan ise tedbirli ve dikkatli olur.” (Marifetnâme, s. 219)
Marifetnâme’de kalın ve düz kaşlara sahip kişilerin cesur ve güvenilir olduğu ifade edilir. Diğer yandan, ince ve yukarı doğru kalkık kaşlı kişilerin daha ihtiyatlı ve dikkatli oldukları belirtilir. Dudakların ise özellikle konuşma esnasında aldığı şeklin karakter üzerindeki etkisi vurgulanır.
4. Eller ve Parmaklar
• “Parmakları uzun olan, detaycı ve titiz olur. Parmakları kısa olan ise aceleci ve düşüncesiz olur.” (Marifetnâme, s. 221)
• “Eller geniş ve güçlü ise kişi çalışkan ve azimlidir. Eller küçük ise, bu kişi rahat ve gevşek olur.” (Marifetnâme, s. 222)
Ellerin yapısı ve parmakların uzunluğu, bireyin kişiliği hakkında bilgi verir. Uzun parmaklara sahip kişilerin detaycı, titiz ve dikkatli oldukları belirtilir. Ellerin hareketleri de karakter analizi için önemlidir.
5. Vücut Yapısı
• “Uzun boylu olan kişi, feraset sahibi ve dik başlı olur. Kısa boylu olan ise sevecen ve kıvrak olur.” (Marifetnâme, s. 223)
• “Zayıf olan ince ruhludur, hassas bir mizaca sahiptir. Şişman olan ise hoşgörülü ve sıcakkanlıdır.” (Marifetnâme, s. 224)
Vücut ağırlığı da karakter analizi açısından ele alınır; zayıf kimseler daha titiz ve çalışkan olarak görülürken, kilolu bireyler daha rahat ve yumuşak başlı olarak kabul edilir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetnâme adlı eseri, dönemin fizyognomi anlayışını yansıtarak insanların fiziksel özellikleri ile karakterleri arasında bir bağ kurar. Bu kıyafet ilmi, Osmanlı toplumunda insan ve ahlak anlayışını anlamada değerli bir kaynak oluşturur. Modern bilim açısından bakıldığında bu tür çıkarımların kesinliği tartışmalı olsa da, İbrahim Hakkı’nın gözlem gücü ve detaylı betimlemeleri, dönemin sosyal yapısının anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Bu eserde fizyognomi, yalnızca insan karakterini çözümlemenin bir aracı değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri ve kişisel değerlendirmeleri şekillendiren bir etkendir.