Eşek Kulaklı Kral: Midas’ın Kibirle Yazılan Kaderi

Müzik, kibir ve bir tanrının laneti… Midas’ın kulakları sadece bir ceza mıydı, yoksa tanrılara karşı gelen herkes için bir uyarı mı?

Bir gün, Frigya’nın altınla parlayan sarayında, müziğin büyüsüyle yankılanan bir ziyafet düzenlendi. Kral Midas, kulağını dolduran ezgiler arasında bir karar verdi—ve bu karar, onu tanrıların gazabına sürükledi. O, sadece bir hükümdar değil, kendini tanrılarla eş gören bir insandı. Ancak, tanrılar kibri affetmezdi…

Ertesi sabah, aynada gördüğü suret artık ona ait değildi.

Ayın, yılın hangi günü bilinmez ama bir gün Frigya kralı Midas sarayında bir ziyafet veriyordu ve bu ziyafet masası neşeli seslerle yankılanıyordu. Masada neşeli seslerin kaynağı olan çobanların tanrısı Pan da bulunuyordu. Pan kralın en sevdiği flütçüsüydü ve görevi sarayda ürettiği güzel ezgilerle kralı eğlendirmekti. İşini de oldukça iyi yapıyor olacak ki Midas onun ışığın ve sanatın tanrısı Apollon’dan bile daha iyi müzik yaptığına inanırdı ve bunu dile getirmekten kaçınmazdı. Bunu dile getirdiği günlerden birinde Midas’ın tanrıya karşı bu kibirli sözleri misafirleri çok gerdi çünkü daha önce Apollon’a karşı böyle kibirli davranan insanların başına neler geldiğini biliyorlardı.

Kralı böyle konuşmaması gerektiği konusunda uyardılar ama Midas onları dinlemedi. Bir de bunun üstüne söylediklerinin arkasında durduğunu ve eğer Apollon’un cesareti varsa karşısına çıkmasını söyledi. Apollon bu sözler karşında öfkeden çılgına döndü ve Midas’ın karşısına çıktı. Midas da ona Pan’dan iyi olduğunu kanıtlamak istiyorsa onun için bir yarışma düzenlediğini söyledi. Bu yarışta ikisi de hünerlerini gösterecek ve daha iyi olan kazanacaktı. Pan bile bir tanrı olarak Apollon ile bir yarışa çıkmayı göze alamıyordu ve olanları bir köşeden endişe ile izliyordu.

Apollon büyük bir özgüvenle bu yarışı kabul etmişti ve yarış günü geldi. Bu arada Midas kazananı belirleyen jüriye kendisini baş yargıç olarak seçtirmişti ve artık yarış başladı. Apollon ve Pan ezgilerini sırayla dinletiyor ama Apollon’un ezgileri jüriyi daha çok etkiliyordu. Yarışmanın sonunda jüriler yarışmayı kazananın Apollon olduğunu tam açıklayacaktı ki Midas lafa atladı ve çok sevdiği müzisyen Pan’ın bu yarışı kazandığını söyledi.

Apollon duruma çok sinirlendi ve bu adaletsiz kararın cezasız kalmayacağını belirterek oradan ayrıldı. Ertesi sabah Midas kendini aynada gördüğünde şoka girdi çünkü kendi kulaklarının yerinde eşek kulakları vardı. Bu ona Apollon’un bir cezasıydı. Kral bu koca kulakları saklayamadı ama halkın karşısına da bu şekilde çıkamazdı. Bu işini beraber halletmek için bir kuaför çağırdı. Sonra kuaför Midas’ın eşek kulaklarını gizleyecek bir peruk yaptı. Kral berberden bu durumu kimseye söylemeyeceğine dair söz alarak onun gitmesine izin verdi.

Berber bir süre bu sırrı içinde tutmuş ama bu sır onu yavaş yavaş rahatsız etmeye başlamıştı. O da bu yükten kurtulmak için bir plan yaptı. Bir gün derince kazdığını bir çukura Midas’ın eşek kulaklara sahip olduğu sırrını haykırdı ama bu saatten sonra artık bu bir sır değildi. Berberin kazdığı çukur toprakla doldu ve topların üstünde de otlar yeşerdi. Rüzgarla beraber sağa sola savrulan otlar dile geldi ve Midas’ın sırrını haykırmaya başladılar.

Bir süre sonra bu sır tüm krallığa yayıldı ve bir sır olmaktan çıktı. Artık herkes Midas’ın eşek kulaklı olduğunu biliyordu. Halk Midas’ı taklit ederek oyunlar oynamıştı ve durum artık Midas’ın psikolojisini bozdu. Kral kulaklarını kesse de kulakları eski halinden daha kötü bir şekilde tekrar çıkıyordu. Midas Apollon tarafından gerçekten lanetlendiğini fark edince ışık ve sanat tanrısının yanına gitti ve ona bu koca kulaklardan ne pahasına olursa olsun kurtulmak için yalvardı. Apollon da bunu kabul etti ve Midas’ın kulaklarını düzeltti ama sonrasında canını da oracıkta alıverdi.

Midas’ın kibri onu tanrıların gazabına sürükledi. Adaletsiz bir karar, dile gelen sırlar ve dönüşü olmayan bir lanet… Ne altın ne de krallık, tanrılara meydan okumanın bedelini ödemekten kurtaramadı. Midas sonunda affı buldu, ama hayatı pahasına. Onun hikâyesi, gücün ve kibrin nasıl bir düşüşe yol açabileceğinin ebedi bir hatırası olarak kaldı.