ESTETİK ALGILARLA TİCARİLEŞENLERDEN MİSİNİZ?
Estetik hayatımızda niçin bu kadar önemli hiç düşündünüz mü? Gelin birlikte bakalım.
Gün içinde arkadaşlarımızla sohbetlerimizde, "Yeni bir masa aldım tam da kitaplığımı görsel olarak tamamladı, çiçekli vazo aldım kesinlikle çok estetik, haki rengi çanta aldım çok şık zaten bu marka hep tarz ürünler üretiyor ve harika tasarımcılarla çalışıyor, geçen hafta bir sergiye gittik harikaydı, çok ünlü bir koleksiyoncudan tasarım fincanlar aldım kahve içmeyi sevdirdi..." cümlelerini sıkça duyarız. Peki bu kadar yorumu nasıl yapabiliyoruz? Sanat ve estetik nedir? Estetik hayatımızda niçin bu kadar önemli hiç düşündünüz mü?
Zihinsel süreçlerimizi gözden geçirirsek birçok sorunun yanıtını bulabilmemiz mümkün aslında. Temel olarak her insanın ortak süreçlerinden bir tanesi de algılama olarak bilinmektedir. Algı, duyularımızın aldığı bilgiyi işleme, değerlendirme ve yorumlama kabiliyetimizdir. Algılama zihinsel (bilişsel) bir süreçtir. İnsanoğlu görsel, işitsel, dokunsal, kokusal vb. birçok algılamayı gün içinde yaşar ve bu süreç beyni tatmin eden beğeni yaratabilen bir süreçtir. Gün içinde yaptığımız sohbetlerde estetik ve sanatla ilgili yaptığımız yorumlar ve algıladığımız mesajlar aracılığı ile satın aldığımız ürünler beynimizin zihinsel süreçlerini ve duygularımızı tatmin ederek hoşnutluk duymamızı sağlamaktadır ve her hoşnutluğun beyinde yarattığı etki birbirinden farklıdır.
Haz alma (zevk alma ya da hoşnutluk) insan için öyle önemli bir kavram haline gelmiştir ki insanlar günümüzde haz mekanizmasını tatmin edebilmek için neredeyse tüm gününü harcamaktadır.
Peki ne demek bu haz kavramı? Haz kavramı basit manada "insanda hoşa giden bir şeyin uyandırdığı duygu" olarak tanımlanabilmektedir. Haz ya da zevk aldığımız şeyler oldukça farklı olabilir. Bunlardan bir tanesi de yüksek sanatsal hazlarımızdır. Yüksek sanatsal haz, hem sanatçının hem de sanatla karşılaşan bireyin gündelik bir kaygı gütmeksizin, çıkarsız, statü beklentisi olamadan sanat ürününe karşı hissettiği duygulanım ya da hoşlantıdır. Peki yüksek sanatsal haz nasıl ortaya çıkar? İnsan kendi yaşamış olduğu duygu ve düşünceleri dışa vurma arzusuyla bazı sanatsal ürünler ortaya çıkarmaktadır. Bu arzu her zaman insanlığın temelinde olmuştur. Duygusal durumumuzu diğer insanlara görsel, işitsel vb. birçok yolla ifade ettiğimizde yüksek sanatsal haz durumunu ya da zevkini yaşabiliriz ki bu ifade ediş fikir, şiir, resim, heykel, fotoğraf vb. şekillerde vücut bulabilmektedir. Üretilen sanatsal ürünle karşılaşan bireyin duyduğu zevkte tıpkı üreticisinin yani sanatçısının duyduğu zevk ile aynıdır. Birey sanat ürününü anladığını, sanatçıyla aynı duyguyu yaşadığını bildiği için o da gerçek sanatsal ve uzun süreli bir haz duygusu yaşamaktadır. Ancak her sanatsal haz olarak düşündüğümüz şey gerçek ve sürekli bir zevk olmayabilir.
Bu dönemde, geçici ve gerçekçi olmayan sanatsal haz ya da zevk kavramını açıklamak ve kendimizce anlamak, birçok üst düzey olduğuna inandığımız ve idealize ettiğimiz ürünün gerçekten öyle olmadığını ortaya çıkaracaktır. Geçici sanatsal haz konusuna gelecek olursak, ki son dönemlerde bu konu oldukça önemli, bir yöneltim aracı haline gelmiştir. İnsanların geçici, gündelik kaygılarla, maddi anlamlar yükleyerek, bir statü beklentisi içinde yarattığı ürünlerle, insanlarda oluşturduğu duygulanım ya da hoşlantıdır diyebiliriz. Maalesef ki bu tarz sanatsal sandığımız ürünlerin alıcısı da gerçek ve uzun süreli hazlar ya da zevkler yaşayamamaktadır.
Bu gün ekonomik sistemlerin dayanaklarından bir tanesi de insanların sanatsal haz alma tutkularının geçici hale getirilmesi, oluşturulan estetik kaygılar ve görsel algılarla tüketim kültürünün desteklenmesidir. İlişkiler, hedonik (hazcı) bir temele oturtuldukça daha ticarileşmekte ve statü gibi kaygılarla yaptığımız sanatsal alışverişlerde bu durumu desteklemektedir. İnsanlar estetiksel kaygılarla, görsel metalara ilgi göstermeyi sürdürdükçe aslında ilişkiler de ekonomikleşecektir.
Sosyal ilişkilere derinlemesine baktığımızda insanların her eşyasına, eşyasının üstünde yer alan görsel sembole ayrı duygular yüklediğini ve sosyal ilişkilerini bu yönde düzenlediğini görmemiz mümkündür. Böyle bir ortamda da her bireyin ekonomik sistemler için ticari bir rolü olduğunu söyleyebiliriz.
Bugün estetikleşme kisvesi altında sistemin bize görselleştirilmiş hayaller sattığını, biz insanlarında bu hayalleri duygusal tatmin yaşamak için aldığı ortadadır. İşin olumsuz kısmı yaşadığımız tatmin hali kısa bir süre sonra geçtiği için bize sunulan ürünleri karşı koymadan kabul ediyoruz ve bir yenisi daha! Öyle ki beynimizin hedonik kısmını keşfeden pazarlamacılar, her gün yeni bir estetik algı yaratarak geçici sanatsal duygularımızı tatmin etme davranışını pekiştirmektedir.
Peki bu görselliğe bağlanma halinden popüler kültür şikayetçi mi? Tabiî ki hayır çünkü estetikleşme, popüler kültürü besleyen en önemli faktörlerden bir tanesidir. Bugün dünyanın birçok ülkesine baktığınızda moda haftaları çok önemli manşetlerle insanlara sunulmaktadır. Moda haftalarına gitmek için sıraya giren bireyler, görsel algılarını doyurmak için ve sunulan ürünlere sahip olma isteğiyle yeni hazlar aramaktadırlar. Bu durumun farkında olan markalar da görselliğe, simgelere oldukça yatırım yapmaktadır çünkü insanların algılarına gönderilen simgelerin ve görsellerin, satışların artması manasına geldiğini markalar çok iyi bilmektedir.
Kişiler satın almaya devam ettikçe markaların simgeleri vasıtasıyla ait olma duygusunu da tatmin edebilmektedir. Nasıl mı? Bir süre belirli bir markanın ürününü kullanan kişi, markanın simgesini üstünde taşıdıkça estetik kaygılarını gidererek markaya olumlu bağlılık geliştirmekte ve sürecin sonunda simgeye ait olduğunu ve o simgenin de kendine ait olduğunu hissetmektedir.
Sonuç olarak estetik algılarla idealize edilen hayatımızın hükmünü biz sürdüğümüzü düşünsek de, maalesef değil. Tüketimlerimizin had safhaya ulaştığı son günlerde kontrolün elimizde olmadığını kabul etmek ve aslında gerçek sanatsal hazlar yaşamadığımızı bilmek süreci daha anlaşılır hale getirecektir. Unutmayalım ki estetik algımız, yüksek sanatsal hazzımız gelişmiyor aksine ticarileşiyor. Bu süreçte asıl duygularımızı fark etmek ve gerçek sanatsal hazlara odaklanmak bizleri daha da mutlu edecektir.
Mutlu bir insan haline gelebilmeniz dileğiyle.