Japonya ve Deprem Sonrası Ekonomik Toparlanma
Deprem Sonrası Ekonomik Toparlanma
Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş iki depremle sarsılmışken ilk müdahale, arama kurtarma çalışmaları, afet bölgesine ulaşım, afet anında bireysel olarak yapılacaklar, sonrasında nasıl koordine olacağımız konusundaki gerçeklerimizle ağır bir şekilde yüzleştik. Türkiye, dünyada en fazla deprem yaşanan ülkeler arasında Çin, Endonezya, İran ve Japonya’dan sonra 5’inci sırada, 6. ve yedinci sıralarda ise ABD ve İtalya bulunuyor. Acımız henüz çok taze ancak bundan sonraki süreci ekonomik olarak da değerlendirmemiz gerekiyor. Şu an hasar tespit çalışmaları yüzeysel olarak yapılabiliyor.Enkaz kaldırıldıktan sonra bir süre ise depremzedelerin barınma, yeme-içme ve sağlık sorunlarının giderilmesine yoğunlaşılacak ve gerçek hasar tespit çalışmalarından sonra yaklaşık olarak maddi hasarı tespit edebileceğiz. Büyük sanayi tesisleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerindeki hasarın düzeyi tespit edilerek ekonomik tabloyu net olarak görebileceğiz. Sadece binaların değil, GSM şebekeleri, elektrik, su altyapıları, kanalizasyon altyapılarının neredeyse bölgenin tamamının yeniden dizayn edilerek yapılandırılması gerekecektir.
Hani hep konuşuyoruz ya Japonlar nasıl başardı, bu işin üstesinden geldi diye özellikle Japonya’nın 2011’de yaşadığı büyük deprem ve tsunami felaketinden sonra geliştirdiği ekonomik önlemler ve yatırımlara bir bakmak istedim.
Japonya’da 2011 yılı Mart ayında 9.1 şiddetinde 6 dakika süren dünya tarihinin kayıtlı en büyük dördüncü depremi olan bir deprem ve depremin tetiklediği tsunami yaşandı. Deprem 8 bölgede hissedildi ve büyüklüğü 4,5’in üzerinde 800’den fazla artçı deprem yaşanırken ilk yarım saat içinde içinde 7.4, 7.9 ve 7.7 büyüklüğünde üç büyük artçısı da bölgelerde 38 metreye ulaşan dalgalara neden oldu.
Kıyı şehirlerini basan dev dalgalar Fukuşima Nükleer Santrali’nin soğutma sistemini bozdu ve olması gerekenden 50 kat daha fazla radyoaktif atık çevreye yayılarak Çernobil’den sonra yaşanan en büyük nükleer facia olarak tarihe geçti. 20 bine yakın kişi yaşamını yitirdi, 2 bin 500 kişi ise bugün itibariyle halen kayıp. Felaketin ardından 470 bin kişi geçici barınaklara yerleştirildi. 47 bin kişi halen geçici konutlarda yaşıyor. Deprem sonucu başkent Tokyo'daki Narita havaalanı dahil birkaç havaalanı ile ülkedeki bütün limanlar kapatıldı ve demiryolu ulaşımı durduruldu. Tsunaminin etkilediği Miyagi bölgesi ve civarındaki yerler imalat ve sanayi bölgelerine ev sahipliği yapıyordu. Toyota, Nissan, Honda . Cosmo Oil Fujitsu Fuji Heavy Industries vb pek çok dev Japon şirketinin fabrikaları hasar görürken elektrik ve diğer kesintilerden kaynaklı bir müddet üretimlerini durdurmak zorunda kaldılar. Sigorta şirketleri durumdan olumsuz etkilendi ve dünyanın önde gelen sigorta şirketlerinin hisseleri yüzde 2 ila yüzde 6,5 oranında değer kaybetti. Deprem ayrıca, Asya borsalarından sonra Avrupa borsalarını da olumsuz etkiledi. Dünya borsası ciddi anlamda bir düşüş yaşadı. Dünya Bankası'nın tahminine göre depremin ekonomik maliyeti 235 milyar Amerikan doları oldu ve bu da depremi tarihin en çok maddi kayba neden olan doğal afeti yaptı. Japonya'nın deneyimi, veri toplamak ve yol belirlemek için aslında bir fırsat. Şu kısa sürede elimizdeki kısıtlı verilerle Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED)’in hazırladığı 2023 Kahramanmaraş Depremi Afet Ön Değerlendirme Raporu’na göre ise Kahramanmaraş merkezli 10 ili kapsayan yaşadığımız depremin Türkiye’ye maliyetinin 84 milyar dolar civarında olacağı öngörülmektedir. Temel dinamikleri ve depremden önceki ekonomik yapıları farklı iki ülke olsak da Japonların bu süreçteki ekonomik tedbir ve uygulamalarına yol gösterici olması açısından bakılabilir.
Japon ekonomisi deprem öncesi iç tüketim harcamalarının düşük olması nedeniyle ciddi bir deflasyon yaşamaktaydı. Depremin hemen ardından hem sanayi üretimi hem de ihracat düştü. Etkilenen bölgedeki firmalar faaliyetlerini askıya aldı ve Japon tüketiciler, Fukuşima nükleer santralindeki sorunla ilgili endişelerin artması ve elektrik kesintilerine ilişkin endişelerin de güveni azaltması nedeniyle harcamalarını daha da azalttı. Hızlı bir alt yapı tamamlanması gerçekleştirildi. Ulaşım ve hizmet altyapısının büyük bir kısmı en azından kısmen restore edildi ve tren hatları ve ana otoyollar yeniden faaliyete geçene kadar onarımlar devam etti. Elektrik tedarikiyle ilgili belirsizlikler, felaketi takip eden aylarda bölgenin imalat üretimini ciddi şekilde azaltmaya devam etti. 2011'de önce Kan ve ardından Noda yönetimi afetle ilgili üç ek bütçe teklif etti ve yasama meclisinden geçirdi. Kasım ayında onaylanan üçüncü ve en büyük ek bütçe yaklaşık 155 milyar dolar sağladı ve fonların büyük kısmı harap olmuş bölgelerin yeniden inşası için ayrıldı. Buna ek olarak, Şubat 2012'de hükümet, Tōhoku bölgesindeki yeniden inşa çabalarını koordine etmek için kabine düzeyinde bir Yeniden Yapılanma Ajansı kurdu. Ajansın, bölgeyi tamamen eski haline getirmesi öngörülen süre olan 10 yıl süreyle faaliyette olması planlandı. 2015'in başlarında ajans, neredeyse tüm afet enkazının kaldırıldığını bildirdi. Buna ek olarak, etkilenen bölgelerde planlanan kıyı altyapısının (örn. deniz duvarı) yaklaşık dörtte üçünde çalışmaların başladığını ve en azından alçaktan uzakta yeniden inşa etmek için belirlenmiş yüksek zemin sahalarının neredeyse tümünde devam ettiğini kaydetti.
Tahmin edilebileceği gibi böylesi büyük bir afette yerel ve ulusal yönetimler, özel girişimler yeterli olamaz. Uluslararası yardım ve krediler de bölgeye gelmeye devam etti. Elbette bir afet durumunda tipik olarak, kamu politikalarının ekonomik ve toplumsal olarak yatırımlarını artırması beklenir.
Endüstriyel üretimi ve insanların günlük yaşamını destekleyen her türlü altyapının kamu tarafından hızla tamamlanması gerekir. Örneğin, Japonya'da, kamu tesisleri ve altyapısı için depreme dayanıklılık standartları oluşan hasar analizlerine göre revize edilmiştir. Yerel altyapının güçlendirilmesine büyük önem verildi. Depremin ardından, Japonya hükümeti başlangıçta doğrudan zararları tahmin etti (16 trilyon Yen ile 25 trilyon Yen arasında). Kabine daha sonra tahmini zararları 16,9 trilyon Yen (210 milyar $) yani Japonya'nın gayri safi yurtiçi hasılasının yaklaşık yüzde 4'ü olarak belirledi.
Afetlerden önce, finansal olmayan varlıkların yaklaşık üçte ikisi özel sektöre aitti. Hasarların çoğu Tohoku bölgesinin üç vilayetinde yoğunlaştı: Fukushima, Iwate ve Miyagi. Tohoku bölgesinin seyrek nüfuslu pasifik kıyısı, burada tarım ve balıkçılık ana faaliyetler olup toplamın sadece yüzde 2,5'ini oluşturmaktaydı.
2011'in ilk çeyreğinde Japonya'nın GSYİH'si yüzde 3,5 oranında daraldı. Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, GSYİH 2011'in tamamında yüzde 0,7 oranında daraldı ve 2012 tahminleri, yeniden yapılanma çalışmalarının teşvik ettiği GSYİH büyümesini yüzde 2 olarak gösterdi.
Daha geniş perspektiflerde, ulusal mekânsal planlama, yerel yönetimlerin yerelleştirilmesi için başkentlerde (örneğin Tokyo, Bangkok, Manila ve Jakarta) yeniden ele alındı ve ülke çapında daha esnek bir bölge sistemi geliştirildi.
Yaz sonunda, etkilenen işletmelerin çoğu en azından sınırlı üretime devam edebildiğinden, ekonomi yeniden hızlı bir şekilde büyüyordu. 2012 yılının ilk aylarında sanayi üretimi büyük ölçüde afet öncesi seviyesine ulaştı.
Afet'in ekonomik, politik ve sosyal sonuçları Japonya'yı temelden değiştirdi. Tüm toplulukların yerlerinden edilmesi ve büyük altyapı kayıpları, Japonya'nın kapsamlı tedarik ağlarında ani kesintilere neden oldu. Japon şirketleri tedarik zincirlerini yaratıcı bir şekilde birkaç ay içinde eski haline getirirken, nükleer reaktörlerin kapatılmasının uzun vadeli ekonomik sonuçları daha zararlı oldu. Japon hükümeti elektrik arzındaki açığı kapatmak için petrol ithalatında büyük artışlara başvurmak zorunda kaldı. Sonuç olarak 2012'de 78 milyar $ mertebesinde rekor ticaret açıkları yaşadı.
Ekim 2012'de Japon hükümeti ve Dünya Bankası, afetlerden alınan dersleri vurgulamak ve dünyanın diğer bölgelerinde riskleri azaltmak için kapsamlı bir kılavuz benimsemek için Sendai Diyaloguna birlikte ev sahipliği yaptı. Japonya'nın trajedisinden öğrenmeye devam etmeye ve başka yerlerde meydana gelen benzer felaketlerden kaynaklanan daha fazla trajediyi önlemeye katkıda bulunabilmek için girişimlerde bulunuldu.
Afetten sonra bir dizi istihdam için gerek kamu gerekse özel sektör tarafından önlemler alındı. Nisan 2011'de Japonya Hükümeti, “Japan as One” Çalışma Projesi kapsamında bir iş yaratma planı başlattı. Bunu mevcut işleri korumak, yeni işler yaratmak için bir dizi başka girişim izledi. Felaketlere ve kurtarma işlemlerine yoğunlaşabilecek istihdam ve emekle ilgili faaliyetler pratik örneklerle artırıldı. İstihdama ilişkin acil eylem planları, afet müdahalesinde etkin bir şekilde kullanıldı. Özellikle işsizlik sigortası planı ve İstihdam Uyum Teşviki Sübvansiyonu Programı ve Acil İş Yaratma Projesi oluşturuldu. Proje, farklı yollarla sosyal açıdan savunmasız tüm insan gruplarını kapsamayı amaçladı. Örneğin, işsizlik sigortası çalışanlar için bir güvenlik görevlisi işlevi görürken, İş Yaratma Projesi kapsamında olmayan serbest çalışanlara kısa vadeli çalışma sağladı. Aynı zamanda işletmeye yeniden başlama sübvansiyonları KOBİ'ler ve birincil sektöre yönelik operasyon, Geçici Fabrikalar ve Mağaza Projesi, KOBİ canlandırmak için Grup Sübvansiyonu ve Balıkçılığı Yeniden İnşa Destek Projesi başlatıldı.
Sosyal açıdan savunmasız grupları (yaşlılar, kadınlar ve engelliler gibi) dahil etme ihtiyacını göz önünde bulundurarak, uzun vadede yeni işler yaratmak için çalıştılar. Yeniden yapılanma süreci doğrultusunda, yerel yönetimler de istihdama ilişkin önlemleri katı bir şekilde uyguladı.
Depremden yıllar sonra Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Suzuki Kazuhiro ile yapılan bir rapörtajda şöyle dedi;
Depremin hemen ardından 470 bin kişiye ulaşmış olan afetzede sığınmacı sayısı, gerekli yaşam alanlarının, çevresel hazırlıkların tamamlanması ile geçtiğimiz ekim ayı itibariyle 43 bine düştü. Sanayinin yeniden canlanması amacıyla tesis ve ekipmanların eski haline getirilmesi için destekler verildi. Küçük ve orta ölçekli işletmelere fon destekleri sağlandı. Afetzedelere yönelik yardımlar sadece maddiyatla sınırlı kalmayıp, yeni bir çevrede yaşamlarını yeniden inşa edebilmeleri için kendilerine beden ve ruh sağlığı destekleri verildi, bu programlar çocukları da kapsadı."
Afet sonrası dönemde kamu yönetiminin ilk önceliği, afetin doğurabileceği ekonomik ve sosyal kayıpları en aza indirgemek veya etkilerini en kısa sürede düzeltilmesini ve afetten etkilenen topluluklar için güvenli ve yaşanabilir yeni bir yaşam çevresi oluşturulmasını sağlamaktır.
Depremi hatırlatmak, bir uğursuzluk, olumsuzluk değil, sağlıklı bir farkındalıktır. Bu günlerimizi ve yaptığımız hataları şeffaflıkla tartışıp şapkamızı önümüze koymalıyız. Bunları yapabildikleri için Japonlar, yaşamın bu acı realitesi ile sevincini barıştırmada çoğu toplumdan daha başarılı.