Etik Kavramı

Etik kavramı nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır?


Etik kavramı tarihsel süreç içerisinde birçok farklı şekilde tanımlanmıştır. Genel olarak bakıldığında etik, ahlaki olanın özünü ve temellerini araştıran bilim, insan davranışları ile ilgili problemleri inceleyen felsefe dalı olarak tanımlanmaktadır. Toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olan değerlerden oluşan etik kavramının kökeni Yunancaya dayanır. Kelime "karakter, kişilik" anlamına gelen "ethos" kelimesinden türeyerek ortaya çıkmıştır. İnsanlık tarihinin en çok tartışılan konularından birisi olan etik felsefenin en eski ve en temel disiplinidir. TDK ise etiği; "Etik, ahlaki, ahlak ile ilgili olan, etik ve töre bilimi, bir çok meslek dalları arasında kişilerin uyması veya yapmaktan kaçınması gereken davranışlar olarak tanımlanır." şeklinde açıklamıştır. Etik, insanların kurmuş olduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran bir felsefe dalıdır. (İnal,1996) Bu kavramın temelde iki farklı kullanımı vardır. İlk kullanımı; alışkanlık töre ve gelenek anlamlarını taşır. İkinci kullanımı ise (genel kullanımı budur), eylemde bulunan ve davranan kişi, aktarılan eylem kurallarını ve değer ölçülerini sorgulamadan uygulamayıp; aksine kavrayarak ve üzerinde düşünerek talep edilen iyiyi gerçekleştirmek için onları alışkanlığa dönüştüren kişidir.

Etik bir pusula özelliği taşımaktadır. Yolun ya da rotanın yönlerini belirtmekte ancak hangi yoldan veya rotadan gidilmesi gerektiği konusunu insanların ilgi ve takdirlerine bırakmaktadır. Yani doğru veya yanlışın oluşmasını kişilerin vicdanlarına göre kişisel kriterlerle sağlar. Etik, bir kişi ya da toplumun ahlak standartlarını araştırır, temel etik kurallar ise bu toplum yapısına göre oluşur. Etik kurallar yazılı ve yazılmamış genel yada özel biçimde sınıflandırılabilirler. Yazılı etik kurallar ise meslek örgütleri yada işletmeler tarafından kamuya duyurulur. Meslek etiği ise bizlere etiğin birçok farklı alanda bağlayıcılığı olduğunu göstermektedir.

Birçok önemli filozof etik kavramını incelemeye ve bu kavram hakkında sorular sormaya başlamışlardır. Etik kavramının amaçlarına bakıldığında ise birçok alt amaç ortaya konulmuştur. Bunlar; (Pieper,1999, s.18):

- İnsan pratiğini ahlaki niteliği bakımından açıklamak,

- Eleştirel, ahlak tarafından belirlenmiş bir bilinç geliştirmek,

- Eleştiri için etik argümantasyon biçimi ve temellendirme süreçleri

oluşturmak,

- Ahlaki eylemin insanın keyfine bağlı olmadığını, aksine insan olarak

varlığının vazgeçilmez bir niteliği olduğunu göstermek,

- İnsanı sevmeyi öğretmektir.

Etik, insanın diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde sorulabilecek her türlü sorunun “iyi- kötü” değerlendirmelerine göre yanıtlarını vermeye çalışan değerler felsefesi olarak ortaya çıkmıştır. (Çobanoğlu, 2007, s.9) Aristoteles, etiği kuramsal felsefe olan mantık, matematik, metafizikten ayırmak suretiyle kendi başına bir felsefe alanı olarak ele almıştır. Pratik felsefeyi etik, ekonomi ve politika olarak üç alana ayırmış, kuramsal felsefenin konusunu değişmez ve değişir olgularla sınırlı tutarken, pratik felsefenin insan eylemlerini ve onların sonuçlarını konu ettiğini ifade etmiştir (Pieper, 1999, s.29). Bu yönüyle Aristoteles, etiği kuramsal felsefeden ayırarak kendi başına bir felsefe alanı olarak ele alan ilk filozof olmuştur. Lawrence Kohlberg ise etikteki basamakları cezalandırılma korkusu, ödüllendirilme umudu, arkadaş onayı, politika ve yasalardaki zorunluluk, toplumsal fayda, adalet ve görev anlayışı, bireysel olarak ideal kişi olma isteği olarak sıralamıştır. (Pembecioğlu, s.45) Etik alanında düşünen soru soran tüm filozofların bu kavram üstünde farklı fikirleri ve düşünceleri olmuştur.

2. Temel Etik İlkeler

Dürüstlük: Gerçeğin sözlere uygunluğu; diğer bir ifadeyle, verilen söze sadık kalmak ve beklentileri gerçekleştirmektir. Dürüstlük doğru ve içten olmayı, açık sözlülüğü, başkasının hakkını çalmamayı; yalan söylememeyi, kötü bir davranışta veya eylemde bulunmamayı gerektirir. Etik davranış, başkaları ile ilişkilerde dürüst olmayı ve içtenliği gerektirir.

Doğruluk: Bir olayın doğruluğu hakkında yapılan değerlendirmelerde, olayın nesnel doğruluğu yanında, etik olarak da adlandırılan doğruluk ölçütü de esas alınır. Bir eylemle ilgili nesnel yargılar, sadece o eylemin hizmet etmesi gereken bir niyete uygunluğuna göre varılan yargılardan oluşur. Buna karşın ahlaksal yargılar; bir kişinin eyleminin bir başka kişilerin yararını veya zararını, ilgi ve niyetlerini gözeterek değerlendiren yargılardır. Bu nedenle, eylemlerde doğruluk ilkesine uygun olarak hareket edilmesi gerekmektedir.

Sözünde Durmak (Vaat): Sözünde durmak, güvenilir olmak, verdiği sözü tutmak; bağlılıklarını yerine getirmek; gerek sözleşme hükümlerine gerekse sözlü olarak verilen sözlere bağlı kalmaktır. İnsanların sahip olması gereken en önemli özelliklerden biri de doğru sözlü olmaktır. Doğru sözlü olmak; insanın inandığı, düşündüğü ve bildiği şeyleri söylemesidir. Bunun devamında insanın yapmayı taahhüt ettiklerini gerçekleştirmesi ona uygun hareket etmesi gerekir.

Sadakat (Bağlılık): Temel etik ilkelerinden olan sadakat, insanların birbirlerine içten bağlılık duymalarını, sağlam ve güçlü dostluklar kurmalarını ifade eder. Bu ilke insanların ailelerine, arkadaşlarına, iş arkadaşlarına, ülkelerine içten bağlı olmalarını gerektirir.

Adalet: Adalet, insanlar arasındaki eşitliğe saygı gösterip, yasalara uyma, insanlar arasında değerli nesnelerin dağılımında (fayda ve zararın) doğrunun bulunmasıdır. Adalet ilkesi, tarafsız ve açık fikirli olmayı, hataları kabul etmeyi, yargıya bağlılık sergilemeyi, bireylere eşit davranmayı, başkalarının hatalarından veya eksiklerinden kendine çıkar sağlamamayı öngören bir etik ilkedir.

Başkalarına Yardım Etmek: İnsanların birbiriyle etkileşimlerde gözlenen yönlerden biri de yardım davranışıdır. Yardım etme eğilimi, her insanda olduğu halde, bazı durumlarda kişiler yardım davranışını göstermemektedirler.

Başkalarına Saygı Göstermek: Bu ilke, insanların haklarına, özel yaşamlarına ve kişisel tercihlerine saygılı olmayı; nazik, anlayışlı ve teşvik edici olmayı, insanların kendi hayatlarıyla ilgili karar verebilmelerinde ihtiyaç duydukları bilgiyi sağlamayı, başkalarına büyüklük taslamamayı ve başkalarını küçültücü davranışlarda bulunmamayı gerektirir

Mükemmeliyeti Aramak: İnsanın yaşamında her konuda gayretli, güvenilir, üretken olmayı, yetenekleri dâhilinde tüm görevlerde en iyisini yapmayı, mücadele isteğiyle çalışmayı ve bu isteğini geliştirmeyi gerektirir.

Sorumluluk: Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi ve özgür irade ile birlikte ortaya çıkan, ayrıca bir ceza veya ödül gerektiren her tür davranış sorumluluğun alanına girer.