Etnosentrizm - Öteki'nin Kaynağı

Etnomerkezcilik, kendi ait olduğu grubu, kültürü evrenin merkezine yerleştirerek, diğerlerini buna göre belirlemektir

Irkçılık, biyolojik karakteristiklere dayanan insan grupları arasında hiyerarşik farklılıkları vurgularken, kabilecilik (tribalizm) ya da etnomerkezcilik, bir kişinin kendi grubunu yabancıdan üstün görmesidir. Etnomerkezcilik, Yunanca Ethnos kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin anlamı halk ve kavimdir. Etnik gruplar genelde ortak geçmiş, kan bağları, akrabalık ve coğrafi yakınlık ilişkileri ile birbirlerine bağlıdırlar. Yeni ırkçılık, yabancı düşmanlığını doğal bir biçimde üreten etnomerkezcilikten kaynaklanır. Biyolojik üstünlüğü değil, kültürel ayrımcılığı hedefleyen bu ırkçılık, Üçüncü Dünya ülkelerinden gelenlerin yerli kimliği bozduğu savından hareket etmektedir. Böylece Avrupa’da ırkçılık, biyolojik aşağılamayla yabancıyı kontrol altında tutma ya da imha etme politikasından uzaklaşarak, geri gönderme, ayırma ve tecrit etme biçimlerine yönelmiştir.

Klasik koloniciliğin siyasal, kültürel ve ekonomik mantığı ile Aydınlanma projesinin temellendirdiği rasyonalite ilkesi, modernite ve modernist söylemler arasındaki bağlantı son yıllarda inceleme ve eleştiri nesnesi haline gelmiştir. Bu eleştiriye göre, modern olmayan Üçüncü Dünya ülkelerinin toplumsal ve kültürel özelliklerinin Batı’nın izlediği gelişme modeliyle uyumlu olmadığı anlayışı olmuştur. Batı’nın kendini insanlığın yegâne uygar modeli olarak sunması, diğerlerini köle ve ötekiler olarak kurmasına borçludur. Uygarlık ve barbarlık kavramları “siyah” ve “beyaz”, “biz” ve “öteki” arasında uzlaşmaz bir farklılığın üretilmesine dayanmaktadır.

Ötekileştirme

Her kültür ya da toplum kendisini tanımlayabilmek için kendisi gibi olmayana ihtiyaç duyar ve “ötekini” inşa eder. Her toplum kendisini doğal toplum olarak görmeye ve kendisini normalliğin ölçütü olarak değerlendirmeye eğilimlidir. Normalliğin ölçütünün ne olduğu ya da nasıl ortaya çıktığı toplumlar ya da kültürler arasında farklılıklar gösterebilir. Ancak ortak noktaları şu ya da bu şekilde bir ‘normal’ kavramı ve ölçütüne sahip olmaları ve bu ölçüte uymayanları farklı, kendi gibi olmayan ya da yabancı olarak değerlendirmeleridir. Öteki, kabul edilebilir, hoş görülebilir ya da katlanılabilir olandan, toplumun bütüncül yapısını bozucu bir tehdit olarak değerlendirildiği durumlara kadar değişken bir sürekliliğe sahiptir. 

Etnosentrizm ve ötekileştirme, kendimiz için kabullenmeyeceğimiz davranışları uygulayabilmeyi meşrulaştırma pratiğidir. Bu haliyle iktidar ve iktidarın sürdürülmesiyle dolaysızca bağlıdır. Đktidarı ve bu yolla sömürü ve baskıyı akla uydurmanın aracı ötekileştirmedir. Ötekileştirme aslında yapay olan iktidar kurma eylemini farklılıktan (öteki olmaktan kaynaklanan) ve bu nedenle bütünlüğü tehdit edici bulunmaktan dolayımlayarak bir zorunluluk haline getirir.